Tastamam 32 hafta olmuş sizlerle bu köşede sohbet etmeyeli..
26 Kasım 2023 yılında bir avuç insanın desteğiyle girmiştim aktif yerel siyasetin kapısından. Eli yüzü köpük köpük denize belenmiş bu kentin aydınlıklarıyla ve tertemiz duygularla, çorak kalmış köşelerini sulamayı, hatta ayıplarını yıkamayı istemiştim.
Bodrum’un gündemine “Tepeden tırnağa kadar Planlama” girişimini başlatmak amacıyla başladığım bu yolculuğun öncesinde, klavyeme ve bu köşeye herhangi bir olumsuz bakış açısı bulaşmasın diye sizlerden bir süre izin istemiştim.
Benim açımdan tertemiz, keyifli ve onurlu bir duruşla geçen yerel seçim sürecinden sonra bir süre dinlenmenin, yaşanan sürecin analiz edilip objektif değerlendirmelerin yapılması gerekiyordu ve o yüzden de 1 Nisan’dan itibaren bugüne kadar bekledim.
Ama artık Bodrum ve sahip olduğumuz değerlerimiz için yeniden düşünmeye, tartışmaya ve konuşmaya başlamak gerekiyor. 8 ay önce hangi heyecan, iyi niyet ve deneyimle konuşuyorsak, bugünden sonra da aynı bakış açısıyla bu pencereden sohbet edeceğiz. Aradaki sekiz aylık sürecin beş ayında yaşanan siyaset deneyimi, kendi içinde değerlendirilmiş ve kozmik odamızdaki yerini almıştır. Yaşanan olaylar ve deneyimler, kendi gerçekleri ışığında ve olması gereken mecralarda değerlendirilmiş ve süreç tamamlanmıştır.
O halde tekraren; Balıkçı’nın yüreğinden sıcacık bir MERHABA..
Bodrum, belki de hiç olmayan yoğunlukta gündemler içinde anılıyor bu yaz. Su, kanalizasyon, arıtma, ulaşım, turizm, kıyı işgalleri, limanlar, marinalar ve tüm bu ağır sorunlar karşısında yerel ve genel yönetimlerin tavırları tartışılıyor.
Tüm seçim süreçleri bitti bitmesine de, sorunlar çözülmedi ki. Bir yandan nefes almaya çalışan emekli ve asgari ücretliler, bir yandan değeri algılanamayan fiyatlandırmalar, diğer yandan ölçüsüzce artan vergiler, kirasını ya da çalışan giderlerini karşılayamayan esnaf, odalarını dolduramayan konaklama tesisleri.. Tüm bunların üstüne oturan bir de kentsel yaşam konforundaki haksızlık ve talan girişimleri olunca sosyal tepkiler bir bir açığa çıkmaya başladı.
Okuyor, duyuyor ve görüyoruz halkın gökyüzünü delen çığlıklarını. Başta gençler olmak üzere tüm toplum dinamiklerinin canhıraş şikayetlerini. Bu çaresizlik ortamında etrafımızı saran sorunlara yönelik umutsuzluk ise en büyük tehlike. Çünkü umut biterse, çözümlere giden yollar da tıkanır. O yüzden hiçbir zaman ve hiçbir koşulda umudu yitirmemeli toplum.
Hiç merak etmeyin sevgili dostlar. Umudu sakın ola ki tüketmeyin. Hani derler ya; “Ölümden öte köy yok” diye. Bakın geçen kıştan beri yitirdiğimiz çok sayıda Bodrum’lu hemşehrimiz, büyüğümüz, kardeşimiz, canımız oldu. Onlar için tüm sorunlar çözüldü, bitti. Ama bu satırları okuyanlar.. Yaşadığımız sürece sorunlarla uğraşmak, çözmek için aklımızı kullanmak, tüm bunlar için de birbirimizle dayanışma halinde kalmak zorundayız.
Nasıl ki kıyılarımızı işgal eden anlayışa karşı bir olup karşı duruyorsak, nasıl ki “Tekne Yanaşma Yeri ve İskele” deyip koskoca bir “Liman”ı Bodrum’un kalbine hançer gibi sokmaya çalışan girişimlere karşı direniyorsak, nasıl ki ağacımıza ve balığımıza sahip çıkıyorsak; her konuda kentimize ve yaşam alanımızı korumak ve yüceltmek için birlikte ve akılla çözümler üretmekten vazgeçmemeliyiz.
Bu süreçlerde yetkililerden gerekli ilgi ve girişimler de görülmeyebilir. Kentimize kastetmeyi hedefleyen dahili ve harici işbirlikleri bile oluşmuş olabilir. Hatta Bodrum’a yönelik umut bağladıklarımız ihanet içinde bile olabilir. Olsun.. Kardeş Azerbaycan’ın 2. Cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibey’in Anıtkabir’deki anı defterine yazdığı gibi; “Mustafa Kemal ATATÜRK’ün Askerleri” olan bizler, varlığımızın tüm gücünü bu akıldan almaktayız. Yılmayacağız, korkmayacağız, biat etmeyeceğiz ve sahip olduklarımızla övüneceğiz.
Ne Mutlu Bodrumluyum Diyene… Ne Mutlu Türk’üm Diyene..
Sağlıkla kalın..
Not: Tanıyan dostlarım Zalimcan’ı soruyor. Merak etmeyin iyi. Kendisiyle sekiz aydır kavga gürültü içinde bir süreç yaşadık ama birbirimizi incitmedik ve küsmedik. Yakında haberlerini alırsınız.