Kaz Dağları’nda altın arama faaliyetleri ve Salda Gölü’ne yapılması planlanan Millet Bahçesi son günlerde ülke gündeminde önemli yer tutarken, Bodrum Kent Konseyi “Sürdürülebilir Kalkınma ve Kaz Dağları” başlıklı bir basın açıklaması yaptı.
Cevat Şakir Caddesi üzerindeki Bodrum Kent Konseyi Ofisi önünde yapılan basın açıklamasına Kent Konseyi Yürütme Kurulu üyeleri ile çeşitli STK’ların üyeleri katıldı.
Basın açıklamasını Bodrum Kent Konseyi Başkanı Arif Yılmaz yaptı. Sözlerine, Birleşmiş Milletler Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu tarafından 1987 yılında yayınlanan “Ortak Geleceğimiz” başlıklı rapordan bir alıntı yaparak başlayan Yılmaz, konuşmasına şöyle devam etti:
Sözlerime, Birleşmiş Milletler Dünya Çevre ve Kalkınma Komisyonu tarafından 1987 yılında yayınlanan “Ortak Geleceğimiz” başlıklı rapordan bir alıntı yaparak başlamak isterim…
“Sürdürülebilir kalkınma, bugünün gereksinim ve beklentilerini, gelecek kuşakların kendi gereksinimlerini ve beklentilerini karşılama olanaklarını tehlikeye atmaksızın karşılamaktır.” (Brundtland Raporu)
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 1989 yılında “Çevre ve Kalkınma Konferansı” düzenlenmesine karar vermiştir.
Haziran 1972’ de düzenlenen Stockholm konferansından (İnsan Çevresi hakkında Birleşik Milletler bildirgesi 1972 ) 20 yıl sonra 179 ülkenin Devlet Başkanları ile birlikte binlerce resmi temsilcisinin ve on binlerce sivil toplum kuruluşu temsilcisinin katılımıyla, 3-14 Haziran 1992’de Rio konferansı düzenlenmiştir.
Konferansın temel çıktısı olarak BM üyesi ülkelerce kabul edilen “Gündem 21” başlıklı küresel eylem planı, ”Sürdürülebilir Kalkınma” kavramını yaşantımıza sokmuştur.
Türkiye Yerel Gündem 21 Programı, 2001 yılında UNDP tarafından, dünyadaki “en başarılı” uygulamalardan biri olarak ilan edilmiş ve bu bağlamda, 2002 BM Johannesburg Zirvesi’nde “en iyi uygulama” örneklerinden biri olarak sunulmuştur.
Kent Konseylerinin kurulmasına, dayanak olan Yerel gündem 21 programı ve ilkeleri bizlere, sürdürülebilir kalkınma konusunda, yerel halkın görüş ve isteklerini hem merkezi yönetime hem de yerel yönetimlere bildirme görevini vermiştir.
21.Yüzyılın uzlaşmacı yönetişim anlayışı gereği, özellikle çevre ve doğaya verilen bir zarar söz konusu ise kalkınma adına atılacak her adımda bölge yaşayanının görüşlerine önem verilmelidir.
Bizi yöneten sizler: o makam ve mevkilerde karar verici olarak bulunmanızın nedeni bizden daha üstün olduğunuz ya da özel bir ailenin, hanedanın mensubu olduğunuz için değil, bizim sizlere o yetkiyi vermemiz, ortak yasalarımız ve ülkemizin Demokratik yönetimi adına aldığınız sorumluluk sebebiyledir.
Bölgenin çevre ve yaşam hassasiyetini en iyi o bölgenin yaşayanları bilir. Bu nedenle özellikle ülkemizin demografik ve ekonomik olarak yükünü çeken kıyı bölge halkları olarak, yerel halkın endişelerine kulak vermenizi talep ediyoruz.
-Yok edilen doğal orman ekosistemi, ağaç dikerek onarılamaz. Çünkü ağaç bu sistemdeki binlerce canlı türünün sadece bir tanesidir. Bu kandırmacaya son verin.
-Tahrip ettiğimiz, doldurduğumuz, doğal yapısını bozduğumuz kıyı alanlarının acı faturasını gelecek nesiller ödeyecek.
-Yuvaları dağıtılan, yaşam alanları işgal edilen foklar, Bodrum plajlarında dolaşmaya başladı. Domuzlar mahallelerde elden besleniyor. Yaban hayatı yok ediyoruz.
-Yapılaşma kurbanı dere yatakları, sel olup ölüm saçıyor.
-Dereler borulara hapsedildi, Yaylalar can çekişiyor.
Yerinden yönetim ve yönetişim gereği çıkardığımız bu sese kulak vermenizi, anayasamızın ve uluslararası sözleşmelerin gereği olan çevre ve insanca yaşam haklarını korumanızı talep ediyoruz.
Sözlerime, Mavi Yol Platformunun bir sloganıyla son vermek istiyorum, “Çevreyi savunmak, yaşamı savunmaktır”.
Bodrum’dan, Kissebükü-Adalıyalı’dan, Aspat’dan, Küdür’den, Gölköy Hurmalığı’ndan; Kazdağları’na, Şirince’ye, Hasankeyf’e, Karadeniz derelerine, yaylalarına, Tunceli’ye, Yatağan’a, Akkuyu’ya ve Türkiye’min yaşama ve çevreye duyarlı tüm insanlarına selam olsun. Mücadeleniz, mücadelemizdir.