arena haber arena bodrum haber arena bodrum gazetesi bodrum haber bodrum haberleri bodrum gazeteleri bodrum yerel haber bodrum güncel haber bodrum gündemi bodrum haber siteleri bodrum kent haberleri bodrum sağlık bodrum eğitim bodrum asayiş bodrumspor bodrum güncel bodrum yerel gazeteleri bodrum belediyesi bodrum kaymakamlık bodrum devlet hastanesi bodrum kültür sanat haberleri bodrum ekonomi bodrum turizm bodrum gazeteleri
DOLAR
34,5430
EURO
35,9908
ALTIN
3.006,24
BIST
9.549,89
Bodrum Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak
Bodrum
Yağmurlu
15°C
Bodrum
15°C
Yağmurlu
Cumartesi Parçalı Bulutlu
6°C
Pazar Açık
9°C
Pazartesi Parçalı Bulutlu
12°C
Salı Açık
14°C

Dr. Murat Özyaba yazdı.. “Kentsel Hafıza”

“Kentsel hafıza” son yıllarda sıkça duyduğumuz bir kavram. Özellikle ülkemizde, kentlerin geçirdiği hızlı değişim, kentsel hafıza konusuna artan bir ilginin sebebi.

Kentsel hafızanın önemi, yalnızca bir kuşağın, geçmişe dair “güzelleme” yapma gereksiniminden kaynaklanmıyor. “Dün” yaşadığımız kenti, semti, mahalleyi, sokağı, evi, ağacı “bugün” kaybetmeye başlamamız, canımızı acıtıyor.

Ancak gelinen bu noktada, öncelikle sorulması gereken, bir şehirden ne anladığımız ve onu nasıl tarif edebildiğimiz.

Örneğin Türkiye’deki birçok farklı şehrin girişlerinden çekilmiş fotoğrafları görseniz, hangi şehir olduğunu anlayamazsınız. Çünkü hemen hepsi birbirine benzeyen 4-9 katlı apartmanlardan oluşan yapılardan ibarettir.

Ama Bodrum’u tarif edin deseler, hemen “2 katlı beyaz boyalı evler” dersiniz değil mi? Ondan sonra da koyları, yemekleri ve tarihle yoğrulmuş kültürü gelir aklınıza.

Bodrum’un son 40 yılında yaşananları film şeridi gibi gözümüzün önünden geçirelim. Hani bir kurbağayı soğuk suyun içine koyarsınız da, sonra altındaki ateşi yavaşça artırırsınız ve sonunda kaynayan suyun içinde haşlanan kurbağa ne olduğunu anlayamadan pişer ya, aynı bunun gibi değil mi?

Bodrum; son orman yandığında, son ağaç kesildiğinde, son kumsal işgal edildiğinde, son tarla satılıp imara açıldığında mı anlayacak “yok olup gittiğini”? Ya da ne zaman umursayacak “kendi kendini bitirdiğini”?

Eski Türkler demiş ya; “Paranın haramı ya binaya gider, ya da zinaya” diye.. Şöyle bir bakalım Yokuşbaşı’ndan aşağıya ve sonra bir daha düşünelim. Çok paramız varsa niye hala sularımız kesik?

Ama buna rağmen hala nefes alıp veren bir kentsel belleği var Bodrum’un. Hala “ne olduğunu” bilen ve “ne olacağına” üzülen bir hafızası var.

Bir süredir Bodrum Kent Müzesinde Bodrum’un yerel kimliğinden kalan nefeslerin sesini duyuyorum. Yaklaşık 1 ay önce Hüseyin Yeter ŞAKAR, geçen hafta ise Belkıs ÖZTİN KOPARANOĞLU söyleşileri yapıldı Bodrum üstüne.

Hüseyin Yeter ŞAKAR, 1897’de Girit’den kaçan, önce İstanköy’e (Kos) yerleşen, sonra da mübadele ile Bodrum’a gelen Klavura İbrahim’in torunu. Babası, bugünkü Bodrum Belediye Binasını yapan ve sonra dönemin Fen İşleri Amiri olan Derviş ŞAKAR. Bodrum hafızasının nefes alan çok önemli bir aktörü yani.

Belkıs ÖZTİN KOPARANOĞLU ise babasının görevi gereği Bodrum’da doğmuş ve meşhur Bodrum Hakimi Mefaret Hanımı tanımış, mübadele ile gelen göçmenlerin ve Rumların içinde büyümüş bir emekli öğretmen.

Her ikisinin de söyleşilerini kaçırmadım elbette. Kent Müzesinin çalışkan müdiresinin keyifli ev sahipliğinde yapılan söyleşilere katılanlar ise birkaç Bodrum’lu yaşını başını almış komşularla, birkaç meraklıdan ibaret dinleyiciydi.

Anlattıkları o kadar güzel ve değerliydi ki, hepsini burada paylaşma imkanı yok. Ama bir iki gazeteci bu söyleşileri kaydetti, elbet ortaya çıkar bir ara.

Bizim payımıza düşen ise; Bodrum’un mübadele sonrası sokakları, yaşamı, toplumsal aktörleri, gelenekleri ve hatıralarıydı. Aslında Bodrum’un kent belleği buydu işte.

Peki bu bellek ne kadar önemli şu sıralar? Patlayan su boruları, yanmayan elektrikler, ulaşılamayan yollar, yanan ya da kesilen ağaçlar, satılan kamu arazileri, yeni yeni imara açılan alanlar, seçim öncesi başlayan siyaset şirinlikleri..

Basın açıklamalarıyla günah çıkarma gayretlerinden, çarşı pazar ziyaretlerinde görülen samimi kucaklaşmalara, çalışkan gözükmek için yapılan sosyal medya görüntülerine bakılırsa sanki hala “bizim oğlan” figürü yaşıyor gibi.

Bodrum kent belleğini yitirmiş miş, Bodrum yaşanacak yer olmaktan çıkmış mış, Bodrum geleceğini göremez hale gelmiş miş, çok mu önemli? Hem tüm bunlar “Bizim oğlan”ın sorumluluğunda değil ki.!

Sevgili okurlar, biliyorum ki Bodrum’u gerçekten sevenler artık çılgına dönmüş durumda. Ne siyasi parti görüyor gözü, ne de “bizim oğlan”. Sadece ve sadece yitirdiği Bodrum’unu geri istiyor.

Geçenlerde yapılan bir basın toplantısında, uzun yıllardır hem Bodrum Belediyesinin, hem de Muğla Büyükşehir Belediyesinin İmar Komisyonu Başkanının yaptığı gibi, tüm Bodrum’un “şapkayı önüne koyup düşünmesi” lazım. Yoksa ne olacağını sosyal medyadaki yorumlardan görünce yüreğim kanıyor.

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.