Bizim Zalimcan var ya.. Yaman bir varlık hakikaten. Geçen haftadan beri yememiş içmemiş, Bodrum’dan Ankara’ya uzanan tüm haberleri derlemiş, getirdi koydu önüme. Bodrum Ankara arası 700 km demeyin, günümüz teknolojisiyle çok kısa bir mesafe. Örneğin Ankara’da biri hapşırsa, Bodrum’dan “çok yaşaa” dendiğini duyarsınız.
Düşünün bir de Bodrum kıyılarının Ankara’dan şekillendirildiğini. Orada atılan bir imzanın mürekkebi kurumadan Bodrum semalarında gürültüler birbirine karışır. Biraz kulak kabartırsanız, atılan imzanın sonucunda istihdam yaratılacağı neşesiyle atılan çığlıklar duyabileceğiniz gibi, kıyıların adeta özelleştirilmesine duyulan öfke patlamalarını da duyabilirsiniz.
Yaklaşık 30 yıldır karadan kuşatılan Bodrum, şimdi denizden de kuşatılıyor sanki. Karya Satrabı Mausolos tarafından inşa edilen ve M.Ö. 334 yılında Büyük İskender’in Pers topraklarını ele geçirmek için yaklaşık 140 bin kişilik ordusu ile çıktığı seferde, Halikarnassos’un Antik Sur Duvarları önüne kadar geldiği ancak bir ay mücadele etmesine rağmen alamayınca kuşatmayı yarıda bırakıp Anadolu’nun içlerine yöneldiği bilinir.
Koskoca Büyük İskender, Halikarnassos’un duvarlarını aşıp bugünkü Bodrum’u istila edememiştir ama bugün aynı Halikarnassos duvarları, üzerinde sek sek oynanacak hale gelmiştir. Bu durumun nedenlerini sadece bizler değil, tarihçiler de araştırmalıdır.
Örneğin kıyı Karia’ın iki önemli antik kentinin (Keramus ve Halikarnassos) kesişme noktasında yer alan Kissebükü Koyunda MS. 5. yüzyılın başlarında kurulmuş olan erken Bizans dönemi izlerini taşıyan Anastasiopolis kentinin kalıntıları bulunmuştur. Kilise, vaftizhane, şapel, hamam, kamu yapıları, konutlar ve konutların oluşturduğu sokakların ortaya çıkarılmaya başlandığı alanda yapılmakta olan kazı için Kültür ve Turizm Bakanlığımız 800 milyon TL ödenek ayırmıştır ve 2025 yılına kadar önemli restorasyonların yapılacağından söz edilmektedir.
Bu sayede bölge son derece turistik bir ören yeri haline gelebilecek ve Halikarnas Balıkçısının başlattığı Mavi Tur güzergahının Gökova’ya girişindeki ilk durağı ve dönüşteki son durağı olan bir koy, bütünüyle turizm adına bir değer olarak pazarlanabilecektir. Düşünün, Mavi Tur’dan başka her gün bölgeye turist getiren onlarca tur teknesinin ve antik kent içinde yapılacak sergi, gezi ve günübirlik turistik tüketimin yaratacağı ekonomiyi.
Yetmediyse antik kenti çevreleyen Adalıyalı ve çevresinde muhteşem orman dokusu içinde yapılabilecek yürüyüş yolları ve seyir terasları üzerindeki dinlence alanlarında tasarlanan nefes alma mekanlarıyla oluşacak turistik değer artışını da katabilirsiniz elbette. Hiç merak etmeyin günümüz turistik talebi içinde çok lüks mekanlarda puro içerek dolar harcamayı tercih edenlerin yanı sıra, doğayla bütünleşik ortamlarda hiç acımadan para harcamayı tercih eden de çok ciddi bir kesim var. Ya da Bodrum sahip olduğu doğal ve tarihi değerleri ile, doğayla bütünleştiği için para harcamayı seçen turistlere kucak açmalı artık. Zaten lüks yaşam seçeneklerine sahip çok sayıda yerimiz var.
Ben tüm bunları düşünür ve konuşurken Zalimcan birden “ama Adalıyalı’ya çok lüks bir otel yapılacakmış” deyince dondum. Nasıl yani ? O güzelim çam ormanları kesilecek ve lüks otel odaları mı olacak ? Hem sahi oraya karadan ulaşım da neredeyse yok. Bir de yol açmak için ağaç mı kesilecek ? Ya elektriği, suyu, kanalizasyonu ne olacak ? Yahu o küçücük koya, o muhteşem doğaya, yangınlardan gözümüz gibi sakındığımız o cennet parçasına da kıyılacak mı sahiden ? Böyle bir şeyi yapmanın, hatta düşünmenin “Kamu Yararı” içerdiğini düşünüyorsanız bravo size. Vallahi bırakın o kamu yararı olmasın. Kıymayın ormanlarımıza, kıyılarımıza, tarihimize, denizlerimize, denizle bütünleşen kültürümüze. Kıymayın Halikarnas Balıkçısının hatırasına. Kıymayın ne olur..!
1987 yılında bir kağıt parçasına yazdığım küçük bir yazım geldi aklıma, paylaşayım.
Mutluluk devşirmiş bir çocuk
Sıcaklığında,
Düşler kurarken,
Beynimde bir ak güvercinin,
Beyaz görüntüsü…
Ve bileklerimde Alaman gümüşünden,
Bir demir halka…
Hey gidi dünya,
Bu kadar da olmaz ki…
Sağlıkla kalın..