Yaşamın her noktasında seçimleriyle sorguladığımız, seçimlerimizle sorgulandığımız binlerce konu, durum yaşıyoruz.
Bu sorgulamanın tavan yaptığı en önemli durumlardan biride, siyasi tercihlerin sandıkla buluştuğu zamanlar.
Seçim zamanları belki de insanların birbirine acımasızca saldırdığı, kendini kaybettiği nadir anlardan..
İnsanın, insana yaptığı en büyük zül zamanı, seçim zamanı oldu sanki.
Kendimizi sorguladığımız zamanlarda, yaptığımız zülün oranı düşse de kendini bilmezliğimiz devam ediyor.
***
Sebep-sonuç sorgulamasından uzak durmayı tercih eden tembel aklımız, düşünsel anlamda kendini geliştirme sürecini de uzatıyor sonuçta.
14 Mayıs seçimlerinde vatandaşın tercihini kullanma öncesi ve sonrası yaşadığı hezeyanın yüksekliği de, sebep-sonuç sorgulamasından ne kadar uzak durduğunun en büyük göstergesi.
Üzülerek söylemek gerekir ki, yoğun algı operasyonlarından kendimizi koruma oranımız çok düşük kaldı bu seçim sürecinde.
Diğer taraftan seçmen neye maruz kalırsa kalsın, A Partili, B Partili, C Partili değildir esasında.
Seçmen; ya sebep-sonuç sorgulamasıyla verimlik ve performansa dayalı oy kullanan yüzer-gezer diye ifade edilendir ya da kendi değerler sistemini ön plana çıkararak oy kullanandır.
Tercihler ne şekilde yapılırsa yapılsın, sonuçta diğer tercihlere saygı duyduğu oranda saygıya tabii oluyor, olmalı..
Kim galip kim mağlup çıkarsa çıksın bu süreçten, liderlerinden en sıradan vatandaşına kadar, kullandığı dildeki saldırganlığı ve tercihlere saygıdan uzaklaşmasını en hafif tabiriyle çirkin buluyorum.
Bu dille yapılan siyasetin saygınlığı her zaman tartışmaya açıktır ve mecbur kalındığı için tercih edilendir.
***
Hukuk sisteminde kusursuz yargılama ve değerlendirmeyi, mahkeme ortamının usulü ve esası oluşturur.
Davaların esası-özü ve muhtevasını oluşturan konular ne olursa olsun usulünde eksiklik ve/veya yanlışlar varsa, karar her zaman tartışmaya açıktır.
Tam da bu anlamda, Türk siyasetinde sonuçlarının her zaman tartışılır hal alması da usulündeki eksiklikler ve yanlışlardan kaynaklanmaktadır.
Diğer taraftan her ne kadar geç gelen adalet, adalet değildir dense de, bir gün mutlaka tecelli edeceği de gerçektir.
Olması gereken; adaleti geciktirene, yanıltana benzememektir.
***
Günün sonunda bu seçim bitecek ve biz birbirimizin yüzüne bakmaya devam edeceğiz.
Bakamaz hale gelirsek ki, korkumda budur. Manipüle edildiğimiz kişilerin, kurumların ve akılların istediği noktada; algı operasyonlarına maruz kalmış züle uğrayan yada gücü oranında da zül eden olarak kalacağız.
Birlikte yaşadığımız ailemizin, arkadaşlarımızın, komşularımızın, hemşehrilerimizin tercihlerini, insani değerlerimizden uzaklaşmadan değerlendirelim, eleştirelim, tartışalım.
Neden mi? Kendimizde olmayan değerleri başkalarında eleştiremeyiz, değiştiremeyiz..