Türkiye’nin son 20 yılına hükümet olarak damga vuran AK Parti ile ana muhalefetinin kıdemli kademeli partisi olan CHP’de siyaset yapmak zor zanaattır.
Zoru kolay eden hallerde bulunur bu partilerde tabii ki..
Mesela AK Parti’de siyaset yapmayı kolaylaştıran nedenlerin en başında Karadenizli olmak gelir. Sonrasında sırasıyla; imam-hatip kökenli olmak, ekonomik güce sahip olmak, yerli boylu bir aileden olmak (özellikle taşrada) gibi kriterler ile devam eder.
CHP’deki benzer durumlar olmakla birlikte, önde gelen önemli kriterler arasında Alevi olmak ve masonik yapılanmaların içinden gelen veya referanslarına sahip olmak vardır.
Buna gelecek itirazları şimdiden duyar gibiyim.
Bu duruma; “Böyle bir kategorizeyi yapamazsın”, “Bak ben buyum”, “Siyaset yapanlar arasında bu tip, şu tip insanlarda var” gibi serzenişler ve farklı itirazlarda hemen arkasından gelebilir, gelecektir.
Bu gerekçeler gerçeği değiştirir mi? Bana göre hayır..
Ben, erki kullananın ne yaptığına bakarım. Gördüğüm durum bundan ibaret.
Geride kalanlar, siyasetin kırıntılarıyla meşgul olur.
İstisnaları kaideyi bozmaz…
***
Birde bu genellemenin dışında kalanlar vardır. Gücünü ve varlığını atama erkini kullanandan değil, tabandan yani vatandaştan alır.
Nadir bulunurlar, yok denecek kadar azdırlar.
Dikkat ederseniz partiliden değil, vatandaştan diyorum.
Bu tip yöneticide siyaset amaç değil, araçtır. Hangi partiyi partner kullandıklarının da önemi yoktur.
Parti disiplini, parti ideolojileri, liderin dünya görüşü gibi konulara çok da angaje değillerdir.
Çünkü bilirler ki, “halkın aklında oluşturduğu sandıktan” çıkmışlardır.
Sorumlulukları sadece ve sadece halkadır.
Öyle başarılı yönetici anketlerinde mecburen oy verilen atama adaylardan değildirler.
Partilerin değil, vatandaşın ittifak ettiği adaydırlar.
Partnerlerinin iktidar veya muhalefet partisinin olmasının da önemi yoktur.
Genelde partilerinin adıyla değil kendi adlarıyla anılırlar.
İllerine, ilçelerine ve beldelerine, en iyi hizmeti getirmek için tüm kurum ve kuruluşlarla uyum içindedirler çünkü..
Kaynakları bir lira bile israf etmeden kullanmayı başardıklarından, yalakalığa ve yardakçılığa ihtiyaçları yoktur.
Yatırımlar için borç alma peşinde koşmazlar. Kapısında yapacağınız işler için kaynak sağlayalım diyen kurumların beklediği yöneticilerdir bu insanlar.
Yine dikkat çekeceğim; bu tip insanlara yönetici denir, siyasetçi değil..
Yaşam alanlarını tam anlamıyla yönetir bu insanlar, yetkinlerdir.
Dağları mesken tutmuş Yörüklerinde kentin merkezindeki entelektüelinde ihtiyacını beklentisini bilir, ona göre planlar ve yönetir yaşamı..
Kısacası, oluşan rantı (büyümeyi) hukuki kriterleri önceleyerek oluşturur, adaletle dağıtır bu yöneticiler..
***
31 Mart 2024’te yapılması beklenen yerel seçimler birçok açıdan çok önemlidir.
Sanayi kenti mi? Turizm kenti mi? Tarım kenti mi? Sorusunun cevabını bulamayan Muğla arafta kalmıştır…
Her yönden saldırı altında olan Muğla’ya iyi bir yönetici lazım.
“Ceza olan büyükşehir yasasını ödül haline getirmek için”
Devam edecek..