Sevgili okurlar, Cumhuriyet Bayramına çeyrek kala Bodrum’da çok yoğun bir etkinlik sürecinin içindeyiz.
Bazılarına katılabiliyorum ama birçoğunu da Zalimcan’dan öğreniyorum. Geçtiğimiz Pazar günü birden fazla etkinlik aynı anda gerçekleşti. Ben sadece TÜLOV’un Dayanışma Kahvaltısına katılabildim ama bizim Zalimcan, her yere yetişmiş. Mübarek bir kimliği olduğu için bir eli yerde, bir eli göktedir kendisinin.
TÜLOV’u birçoğunuz bilmeyebilir. Türkiye Tanıtım Araştırma, Demokrasi ve Laik Oluşum Vakfı (TÜLOV), Türkiye’nin tanıtımına koyduğu katkıların yanında, laik ve demokratik Cumhuriyet Türkiye’sinin yarınlarına yakışan gençlerin elinden tutup yetişmesine önem veren ve kamu yararı niteliğindeki bir vakıftır. Bodrum’da da başta gençler olmak üzere, Cumhuriyet’imize yönelik olumsuz girişimlerin karşısında duran etkinlikleriyle öne çıkmaktadır.
Laik ve demokratik Cumhuriyet Türkiye’sinin yarınının teminatı olan gençlerin elinden tutmak isteyen gönüllü adaylarının www.tulov.org.tr internet adresinden ulaşabilmeleri ve aydınlık Türkiye ateşine odun atmaları mümkündür.
TÜLOV’u çok önemsiyorum çünkü gerçekten yarının aydınlık bakışlı gençlerini ülkeme kazandırma çabasıyla ciddi adımlar atıyor. Örneğin yakın zamanda Türkiye’nin çeşitli illerinde “Cumhuriyet Kız Öğrenci Yurtları” oluşturma projesini hayata geçirecek ve bugün kadına karşı üzülerek gördüğümüz bakış açısını değiştirebilecek yarının kadınlarına sahip çıkabilecek. Kadına karşı şiddeti tümden ortadan kaldırmaya yönelik polisiye tedbirlerden çok, bugünün kız çocuklarını yetiştirip kendine yeterli bireyler olarak topluma kazandırmak çok doğru bir yaklaşımdır bence.
Üniversitede asistanlığım bitip ders vermeye başladığımda genç mimarlar yetiştirmek gibi ağır bir yetki almıştım. 30 yıllık üniversite hocalığı sürecinde öğrencilerime hep bir “çiçek” gözüyle baktım. Çünkü Köy Enstitülü öğretmen bir babanın oğlu olarak fabrika ayarlarım öyle kurgulanmıştı.
Mimarlık öğrencileri benimle hoca olarak 3. Sınıfta tanışırdı. Çünkü şehircilik, kentsel koruma, turizm planlaması, imar hukuku gibi dersler, mimarlık eğitiminde 3. sınıfta başlar. İlk kez tanıştığım öğrencilerimin ilk dersine girdiğimde beş soru sorardım. İmanın şartı kaçtır ? Bye Bye Türkçe kimin eseridir ? Altıok neleri temsil eder ? Madonna’nın kaç çocuğu vardır ? Küba’nın devlet başkanı kimdir ?
Öğrenciler çoğunlukla şaşkınlıklarından olsa gerek cevap veremez susarlardı. “Yahu derdim, dininizi bilmiyorsunuz, dilinizi bilmiyorsunuz, toplumsal varlığınızın dayanaklarını bilmiyorsunuz, popüler kültürü bilmiyorsunuz, dünyayı bilmiyorsunuz.. Siz bu masalara gelene kadar ne bildiğinizi zannediyordunuz ?” Tahmin edersiniz hepsi şaşkın bakışlarla ne anlatmak istediğimi düşünür ve bazıları başını öne eğerdi. Bu gençler 2 yıl sonra “mimar” olup, toplumun lider kadrolarında yer alacak profesyoneller olacaktı. Ve benimle böyle tanıştıktan sonra hemen her dersimin başında ya da sonunda onbeş dakikalık süreçte Türkiye ve Dünyada yaşananları konuşur tartışırdık.
Şimdi o fidanların her biri yetişti ağaç oldu. Benim saçlarım beyazladı ama o yetiştirdiklerim bir araya geldi orman oldu. Her bir fidanım, gurur duyduğum Cumhuriyet Ormanının parçasıdır. Ancak öyle bir zaman geldi ki, artık derslere girdiğimde fidanlarımın renginin solgunlaştığını görür olmuştum. Belki benim gözlerim bozulmuştur deyip genç yaşta emekli oldum. Ama vazgeçtiğim için değil, gözümün gördüğü başka mecralardaki fidanları orman yapmak için.
Örneğin bana Bodrum Çevre Platformunu temsil görevi verdiklerinde çocuklar gibi sevindim. Çünkü artık bütün çiçekleri, bütün ormanları sulayabilecek, aşkla sevdiğim Bodrum mavisinde yüzen balıklarla arkadaş olabilecektim. Hele ki TÜLOV gibi bir kurumla birlikte olunca heyecanım daha da arttı. Çünkü biliyorum ki, yarının aydınlık Türkiye’sinde boy verecek fidanlar, bizim, hepimizin emekleriyle orman olacaktı ülkemde. Bodrum yeşile doyacak, karanlık bulutları bile şenlendirecek ışıklar yayacaktı gökyüzüne.
Evet sevgili konuklar.. Bizimkisi “güzel bir aşk hikayesi” işte.. Ama yaşanılası, yaşatılası.. Aynı Halikarnas Balıkçısının yüreğinden söylediği gibi MERHABA’sıyla zenginleşen Bodrum’un güzel bakışlı insanları gibi.
TÜLOV’un kaygılanmasına gerek yok. Bu kentin aydınlığı, Bodrum’a da yeter, Türkiye’ye de. Buradaki ışık Laik Cumhuriyetin ışığıdır. Bu ışık, şimdi fidan olan gençlerimizi aydınlatacak, gelecekte gölgesinde dinleneceğimiz ormanları çizecektir Bodrum Mavisinin üstüne.
DENİZLE KALIN.. YEŞİLLE KALIN.. KUŞLAR ZATEN SİZİ BULACAKTIR..
