Ormanlar yine yanıyor, sorumsuzluk ve cehalet yeşil örtümüzü iyice karartıyor, beceriksizlik tüm değerlerimizi tehlikeye atıyor.
Ülkenin en güzel ormanları gitti. Dalaman-Göcek yangını çok büyüktü. Haziran ve Temmuz aylarında peş peşe geldi yangın haberleri. Aydın’da, Hatay’da, Şile’de, Milas’ta, Fethiye ve Bodrum’da, Nazilli’de, Kuyucak’ta, Kaz dağlarında, Karadeniz’de alev alev yanıyordu ormanlarımız. Sadece ormanlarımız değil, ülkemizin ciğerleri de yanıyordu. Yaka yaka, kese kese bitireceğiz galiba. Milyonlarca yeni fidan dikiyoruz ama, bunların yetişmesi yıllar alır,örneğin bir çam 50-60 yılda büyüyor. Onlar büyüyene kadar, biz eldekileri kömür haline getirir, eğer daha ciddi önlemler almazsak, Anadolu toprağını çıplak bırakırız.
Turizm cennetlerimiz alev alev.. Helikopterler, ekipler, itfaiyeler yangından yangına koşuyor. Bu yıl yangın uçaklarını göremedik, meydan helikopterlere kaldı. Gazeteci arkadaşım Tuncay Mollaveisoğlu bir ihmale dikkati çekti ve bu yıl Türk Hava Kurumunun uçaklarının kiralanmadığını belirtti. Neden acaba, sorumlular bunu açıklamalı. Güya bizim uçaklar pahalı, yabancı helikopterler ucuzmuş. Dünya artık helikopterle söndürme işini yavaşlattı. Bazı ülkeler tamamen bıraktı. Çünkü helikopterin pervanesinden çıkan rüzgar, çamlık bölgelerde kozalakların savrulmasına ve yangınların genişlemesine sebep oluyormuş. Bunlar teknik konular, tartışmasını uzmanlarına bırakmak lazım ama, dünyadaki gelişmeleri de izlemek gerek.
Ülkemizde son 10 yılda 24.264 orman yangını çıkmış. 100 Bin hektara yakın bir alanımız kül olmuş. Şöyle bir hesap yapalım, 10 yılda kaybettiğimiz ormanlarımızın büyüklüğü, 83.557 futbol sahasına eşit. Ne büyük, ne müthiş bir kayıp bu.. Son 6 yılda yangınlarda hayli artış var. Her yıl ortalama 3000 yangın çıkıyor ve 10 bin hektar orman alanı zarar görüyor. En çok yangın Antalya, İzmir, Hatay ve Muğla’da çıkıyor. Son 4 yılda çıkan 10.130 yangının 667’si kasıtlı, gerisi ihmal, dikkatsizlik, kaza, yıldırım düşmesi, sigara izmariti, anız yakma, çoban ve arıcı ateşi yada piknik ateşi yüzünden meydana geliyor.Bu rakamlar yangınlarla ilgili..Bir de kestiklerimiz,betona yenik düşürdüklerimiz var ki,bunları da hesaba katarsak, felaketin büyüklüğünü daha da kolay anlarız. Örneğin İstanbul Hava alanı için kesilen milyonlarca ağaç, Kaz Dağlarındaki altın madenleri için kesilen yüz binler, uzağa gitmeyelim Okluk’ta yapılan saray için devrilen koca koca binlerce çam ağaçları…
Dünyada da feci şekilde yanıyor ormanlar. Her yıl 5 milyon hektar yok oluyor. Ancak dünya bizden daha ciddi önlemler almak için yarışıyor adeta. Örneğin Amerika havadan köpükle kontrol altına alıyor yangınları. Avrupa ülkeleri ise, daha fazla su püskürtme kapasitesine sahip, daha büyük uçaklara yöneliyorlar. Ama hepsinin ortak hedefi, toplumu, gençleri ve çocukları bilinçlendirmek.. Eğitime büyük önem veriyor ve büyük paralar harcıyorlar. Sadece yangın çıktıktan sonra değil, çıkmadan önce de önlem düşünüyorlar, planlar ve çalışmalar yapıyorlar. Bizde de yeni yeni başladı gayretler ve girişimler. Her türlü kıvılcım ve ateşi anında yakalayabilen bir sistem geliştirmiş mühendislerimiz. Böylece yangınlara daha çabuk müdahale edilebilecekmiş.
Eskiden bizim gençliğimizde Kızılay’ın orman kampları vardı. Ayrıca o dönemde izcilik çok gelişmiş, eğitim ve kamplarını ormanlarda yapar hale gelmişti. Gençlerimize ve çocuklarımıza ormanı sevdiren ciddi ve büyük organizasyonlardı bunlar. Günümüzde bunlara pek önem verilmediği için gençlerimiz, yaz tatillerini sokaklarda, internet kafelerinde geçiriyor, ellerindeki akıllı telefonlarla oynuyorlar devamlı. Kuran kursları peş peşe açılıyor, bunlar için diyanete büyük paralar ayrılıyor, camilerin bahçelerine oyun parkları kuruluyor da, çocuklarımızı tatillerinde sokaktan kurtaracak, doğayı ve ormanı sevdirecek kampları kurmak, kimsenin aklına gelmiyor.
Gençlik ve Spor Bakanlığı ne iş yapar? Milli Eğitim Bakanlığı yaz boşluğunda neden düşünmez gençlerimizi, niçin onlara vatan ve doğa sevgisini aşılayacak kamplar yaptırmazlar? Bankalarımız, güçlü holdinglerimiz, büyük kuruluşlarımız niçin böylesine güzel, verimli ve ülke ve doğa sevgisini geliştirecek projeleri hazırlamazlar, desteklemezler? Tarım ve Orman Bakanlığı neden bu işi ciddiye almaz, geçmişteki güzel örnekleri tekrar devreye sokmaz ki?
35 yıl önce ben Türkiye’de, çevre izciliği modelini yaratmış, Marmaris Gökova ile Bolu Aladağlar’da iki kamp kurmuş, Milli Eğitim Bakanlığı ile koordineli binlerce gencin burada eğitilmesini sağlamıştım. Çadırları bankalardan almıştım, kıyafetlerin kumaşlarını Sümerbank’tan temin etmiş, dikimlerini Cebeci Askeri Dikimevine yaptırmış, kamp yemeklerini Orman Genel Müdürlüğü tabldotundan getirtmiştim. Böylesine büyük ve dünyada örnek alınan organizasyonu, gönüllü kuruluşların ve Milli Eğitim ile Orman Bakanlıklarının küçük destekleriyle yürütmüştüm. Çocukları her gün tarlaya, orman ve deniz temizliğine götürüyor, burada uygulamalı dersler yapıyor, hafta sonlarında da şehir merkezlerinde üniformalı ve borozan-trompetli merasim yürüyüşleri yapıyorduk. Sınıflarını derece ile bitiren çocukların katıldığı kamplarımızın, disiplin ve ciddiyeti örnek gösteriliyordu. Gençlerimize her sabah yarım saat süren vatan-devlet-bayrak-doğa sevgisi aşılayan konuşmalar yapıyor, ülkemizin şöhretli eğitimci, sanatçı ve profesörlerine konferanslar verdiriyorduk. Kampın ilk açılışına çağırdığımız dönemin Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Perez de Cuelar, gördükleri karşısında öylesine etkilendi ki, bizim bu kamplarımızı tüm dünyaya örnek gösterdi. Hatta beni Nevyork’a davet ederek, bu organizasyonun dünya İzcilik Teşkilatı adına Türkiye’de yapılmasını, böylece dünya gençlerinin böylesine anlamlı bir projede kucaklaşmasını istemişti.
Olmadı, olamadı, her güzel ve faydalı proje gibi bu güzel kamplarımızı sürdürmenin de önü tıkandı. Bari diyorum şimdi, benzer projeler özel sektör-devlet eliyle yapılamaz, gençlerimiz tatilde sokaktan kurtarılamaz mı, vatan-toprak-bayrak-doğa ve orman sevgisi bu yolla geliştirilemez mi? Düşünmekte ve denemekte fayda var.