Dünya, tüm insanlığın çıkarlarını ilgilendiren konularda ciddi sıkıntılar yaşıyor…
Bu konuların başında da siyaset geliyor. Hedefi toplumsal fayda yaratmak olan, devletin-kamunun işlerini düzenleyen ve yürüten sisteme, görüş ve anlayışa, yetkin insan bulmak zor zanaat…
Tarif etmekte zorlandığımız siyaset, insanlığın geleceğiyle uzaktan yakından ilgili değil.
Mecrasından çıkmış olan siyaset, Dünya’da doğa ve emek-sermaye marifetiyle oluşan katma değerin, adeta güç odaklarına transferini sağlamak için var olur hale gelmiş.
Durum vahim. Son ABD seçimlerinde yapılan bir ankette, devleti kim yönetsin sorusunun cevap şıklarından biri olan, global bir iletişim şirketinin %30 oy alması oldukça düşündürücü.
Bu siyasetin-siyasetçinin toplumdaki rolünü, ne kadar hızlı bir şekilde kaybettiğinin önemli bir göstergesi olsa gerek.
Tabii ki başarılı istisnaları da var siyasetin. Ama istatistikleri yerinden oynatmıyor.
***
Yereldeki tablo da, yukarıdaki gerçeklerden çok uzak değil…
Geçmişte Bodrum yerel siyasetine yön veren, etki eden yapılara ve olaylara bakıldığında hizmet, statükocu yapının dizayn ettiği ilişkilerle yürümüş ve yürüyor.
Zincirler oluşturulmuş, halkaları birbirine çok sıkı bağlı. Bu yapılar o kadar başarılı çalışıyor ki, yeni açılımların, yeni projelerin yaşam bulması, toplumsal fayda yaratması mucizelere dayalı.
Onlarca problemi var Bodrum’un. Umudumuz idare edilen değil, yaşayanların yönettiği Bodrum…
Korkumuz, Bodrum’u da şu holding yönetsin korkusu…
***
Tedirginiz…
Ülkenin kaderine yön veren siyasi kurumların yerel yönetimlerini belirleme şeklinin demokrasiden ve yetkinlik ilkesinden gitgide uzaklaşmasından…
Bodrum’un yönetime talip olan parti yerel yönetimlerin, aday ve yönetici belirleme yöntemlerinin Ankara’yı aratır nitelikte olmasından…
***
Bodrum’da, zaman içerisinde siyasi varlığını ifade ederken projelerini ve düşüncelerini ortaya koyan bir profil hatırlamakta zorlanıyorum.
Gerçekleşme oranı düşük yüzdelerde kalan, 5 yılda bir raflardan inerek tekrarlanan seçim projeleri tenzil ediyorum…
Siyasi etkinliğini ve yetkinliğini ifade ederken; şu kadar insanın elini sıktım, elini sıktığım herkes beni destekler, bu kadar üyem ve delegem var, şunun adamıyım, bu ailedenim gibi falanı filanı söyleyene çok rastladım.
Değerlendirmeler;
Yerel mi?, Varlıklı mı?, Aidiyet durumu (içinde bulunduğu cemiyetler, cemaatler, STK’lar), İl ve Ankara ilişkileri, Sandıktan çıktı mı? (nerede ve niçin bulunduğunun farkında olmayan parti üye-delege tercihleri) gibi konularda yoğunlaşırken,
Eğitimi, Referansları ve birikimi, Talip olduğu yerde hizmet edeceği konularla ilgili projeleri, Yaşadığı bölgenin sorunlarına hakimiyeti gibi kriterler kapı ardında kalır nitelikte…
Bu mudur siyaset yapmak?
Birde had meselesi var. Siyaset sahnesine çıkan adayların, ben siyaset üretmeye uygun bir profil miyim? Bu konuya yetkin miyim? Sosyolojik-ekonomik konumum siyaset yapmama uygun mu? gibi sorulara cevap vermesini bir kenara bırak, sorular aklına bile gelmiyor.
Had deyince aklıma Ömer Aras geldi. Bodrum’a yaptıklarıyla damgasını vuran Aras, gazeteci/yazar Selda Öztürk’e verdiği son röportajında “Bu hayat size ne öğretti” sorusuna verdiği “Haddimi bilmeyi” cevabı geldi aklıma…
Rahmetle anıyorum Ömer Aras’ı…
***
Bodrum nereye kadar gider bu siyasetçi ve sığ siyaset üretme yöntemleriyle bilmiyorum. Son 10 yıl içerisinde şahit olduğum siyasetten tasfiye olanların listesi, buradan köye yol olur misali… Onlarla birlikte çalışanlarda işin cabası.
Seçme kriterleri yozlaşmış merkez siyasetle, kendini bilmeyen aday profilleri bir araya gelince değirmen oluyor parti binaları. Un ufak ediyor değerleri.
Bu tür siyasetin adı “Tasfiye Siyaseti” olsa gerek. Başı olmayan siyasetin, sonu da hüsran oluyor elbet…
Üretmedikleri siyaseti; anlatan, savunan, eleştiren, saldıran siyasetçi istemiyor Bodrum. Onun adamı, bunun ekibi, şunun arka bahçesiyle işi yok Bodrum’un. Bodrum’a dair düşünceleriyle projeleriyle var olan siyasetçi profiline hasret Bodrum….
Bodrum’u yöneten ve yönetmeye talip olan siyasi erk temsilcileri, tarihin tekerrür yapraklarında yer almamak için statükocu ve rant üreten yöntemlerden vazgeçin.
Varlık sebebiniz toplumsal fayda yaratacak projeleriniz, ilkeli siyaset ve demokrasi olsun…
Haddini bilmek çok önemli. Peki kim haddini bilecek. Seçmen mi? seçilen mi? Seçtikten sonra 5 sene için artık seçmenin bir hakkı yok.Bir kere seçilene yönetimi devrettin. Demek ki bir kişiye yetkiyi vermek yanlış. Eeee… Nasıl olacak bu iş? İplerde zaten başkasının elinde. Bir yolu var. Yeni düzenlemeler, Hak, Hukuk ve Yargı ve bir şekilde denetleme. Yani evrensel insan hakları. Bu sistemler çalışırsa seçtiğin kişiyi yargılar ve indirebilirsin. Aksi taktirde, yazdığın gibi 5 sene sonra yeniden başlarsın. Bodrum da olduğu gibi bir arpa boyu gidemezsin…