Birçok din, suyun kutsal olduğunu düşünmektedir. Örnekler arasında Roma Katolikliği’nde Lourdes Suyu, bazı Hıristiyan Kiliselerinde Ürdün Nehri, İslamda Zemzem Suyu ve Hinduizm’de Ganj Nehri sayılabilir.
Su ile yıkanma Hıristiyanlık, Hinduizm, Budizm, Sihizm, Yahudilik, İslam, Bahai Dini, Şinto, ve Taoizm, suyu ayin yıkaması olarak kullanan inançlar arasında sayılabilir. Hıristiyanlığın başlıca ayinleri arasında kişinin su ile yıkanması vardır (vaftiz). Ayrıca Yahudiliğin (mikvah) ve Sihizm (Amrit Sanskar) dahil olmak üzere diğer dinlerin de bir parçasıdır.
Eski Mısır’da mabede girmeden önce manevi kirliliği gidermek için vücudu suya sokma adetinin yanı sıra anne karnından gelen eksikliklerden arındırmak için yeni doğan bebekleri ve öteki dünyada ebedi yaşam bulmaları için ölüleri suya, bilhassa hayat verici, yenileyici güce sahip olduğuna inanılan Nil nehrine sokma adeti bu ritüelin en eski örneklerindendir.
Mezopotamya toplumlarında da yıkanma günahtan arınma ve temizlenme aracı olarak görülmüş düzenli biçimde uygulanmıştır. Yıkanma, eski İsrail toplumunda da yaygındır. Kur’an da ve Tevrat’ta hem ibadete katılım hem de sosyal ilişkiler açısından, temizliğe büyük önem verilmiş, vücuttaki deri hastalıklarının yol açtığı kirlilikten ve günahtan arınmak adına ayrıntılı temizlik kuralları tanımlanmıştır.
“Su” anlamına gelen “ma” kelimesi Kur’an-ı Kerim’de altmış üç ayette geçer. Ayrıca Kur’an’da çeşitli vesilelerle suyun yağmur ve deniz gibi çeşitli kaynak ve görünümlerinden yaygın biçimde söz edilir.
Bazı ayetlerde Allah’ın insanı ve bütün canlıları sudan yarattığı, gökten rızık sebebi ve temizlik aracı olarak temiz ve bereketli su indirdiği, böylece insanlara ve hayvanlara temiz ve tatlı sular içirdiği ve su ile yeryüzünü ölümden sonra diriltip insanlar ve hayvanlar için her türlü yeşil bitki, ekin ve meyveyi çıkardığı belirtilerek suyun yeryüzündeki varlıkların hayatı açısından önemine dikkat çekilmektedir.
Bazı hadislerde suyun insanlar arasında müşterek olduğu bildirilmekte, onun ortak kullanımı ve hukuki tasarruflara konu edilmesiyle ilgili düzenleyici ilke ve ölçüler getirilmektedir. Aynı şekilde suyun israf edilmemesi ve kirletilmemesi öğütlenip su kaynaklarının kirletilmesi lanete sebep olacak davranışlar arasında sayılmaktadır.
Eski Türkler nehir, göl, deniz, akarsu, bataklık, ırmak, çay gibi su kaynaklarının özel güçleri olduğuna ve içlerinde bir ruh barındırdıklarına inanmış, çeşitli şekillerde bunları kutsamışlardır. Bu inanç Türklerin, Eski Türk dininden sonra benimsedikleri İslam, Hristiyanlık, Musevilik, Budizm, Maniheizm gibi diğer dinler bünyesinde de varlığını sürdürmüştür. Türk tarihi, mitoloji ve destanlarına bakıldığında su kültünün muhtelif şekillerde Türk devlet anlayışı ve toplum hayatında çeşitli görevler üstlendiği görülecektir. Türk toplulukları suyu kutsal kabul etmekle beraber onu kendi hayatlarını düzenleyen, yardım eden, düşmanlarına karşı galip gelmesini sağlayan, hayat veren, zorluklardan kurtaran ve cezalandıran bir unsur olarak görüp adeta kendi sosyal yaşantılarının bir parçası haline getirmişlerdir.
Yeni doğan bir bebekte vücut ağırlığının %75’i sudan oluşmakta iken bu oran çocuklarda %70, yetişkinlerde %60 ve yaşlılarda %50 şeklindedir. Bilimsel olarak su; biyolojik bir çözücüdür ve bu çözücü rolüyle vitaminlerin ve minerallerin hem vücutta taşınmasını, hem de çözülmesini sağlar, vücut sıcaklığının düzenlenmesinde çok önemli bir rol oynar, derinin nemlenmesinde, toksinlerin atılmasında ve vücudun temizlenmesinde temel bir görev üstlenir, böbreklerin çalışmasını kolaylaştırır.
Su’ya dair dünyadan atasözlerini de paylaşalım mı ? “Su damlaya damlaya kayayı deler” (Latin atasözü), “Akan Su asla kirlenmez” (Çin atasözü), “Sudan gelen suya döner” (Fransız atasözü), “Eski bir kuyu, en iyi suya sahiptir” (Alsas atasözü), “Ekmek babaysa, anne sudur” (Rus atasözü), “Su her şeyi yıkar” (Brezilya atasözü), “Suyun hüküm sürdüğü yerde toprak itaat etmelidir” (Afrika atasözü), “Su gibi aziz olmak” (Türk atasözü).
Peki kardeşim SU, insanlık için bu kadar önemli ise; niye insanlarınıza su bulamazsınız ? Niye suyu biriktirmezsiniz ? Niye suyu yollarda ısraf edersiniz ? Niye suyu kirletirsiniz ? Niye su kenarına kirletici fabrikalar, oteller, konutlar yaparsınız ? Hadi yaptınız, niye kirlettiğiniz suyu temizlemezsiniz ? Niye kirlenen suyu insanlara içirirsiniz ?
Bunca inanç, kültür, bilim sistemi size SU’yu “kutsal bilin” diye bas bas bağırırken siz niye hala deniz kenarlarını, deniziniz içindeki çayırlarınızı hunharca yok edersiniz ? Sonra da o denizden su arıtmak için elli takla atarsınız ? Denizinizi, suyunuzu kirleteceğini bile bile niye canhıraş bir çabayla limanlar yapar, var olanları genişletmeye uğraşırsınız ? Niye suyun gökten inmesini sağlayan ağaçları kesersiniz ?
Sizde hiç din, iman, ahlak, akıl, öngörü, acıma yok mu yahu?