Geçen hafta imar planlarının yapım yöntemleri üzerinde konuşmuştuk. Bu hafta da imar planı yapım sürecini anlatmayı vadetmiştim.
Ne güzel Zalimcan gezmelerde diye şöyle gönlümce bilgi paylaşımında bulunmayı düşünüyordum ki, daha geçen haftaki Pazartesi sabahı kapımı çaldı ve içeri girdi sorgusuz. Yüzündeki alaycı gülüşle başladı anlatmaya. Ankara’dan girdi, Bodrum’dan çıktı. Arkadaş sen tatilde değil miydin ? Ne ara bu bilgileri edindin de, çözümledin de bana sonuç bildirgesi gibi anlatıyorsun ?
Ankara-Bodrum uçağında kulak misafiri olduğu siyaset dedikodularından başladı, Muğla Planlama Ajansı (MUPA), Bodrum Belediyesi, İki Yaka etkinlikleri derken “dur” dedim dur. Ben işin magazin ve dedikodu tarafında değilim. Bu köşe siyasi kulisleri, köşe kapmacaları, arkadan dolanmaları, konser maliyetlerini falan yazacak bir yer değil. Ama MUPA’ya ilişkin değerlendirmelerimi, Zalimcan’dan anladığım kadarıyla yapacağım bir ara. Çünkü Muğla için önemli bir konu olduğunu düşünüyorum.
Velhasıl, Zalimcan’ın bilgi ve dedikodu bombardımanından sıyrılıp, beni takip edenlere söz verdiğim konuyu yazmaya devam edeceğim ısrarla.
Sevgili okurlar, imar planlarının hukuki bir evrak olduğunu, kentlerin gelişmesi için ne kadar önemli olduğunu, zaman içinde ise amacı ve anlamına yönelik kaymaların olduğunu biliyoruz artık sanıyorum. Hangi yöntemlerle yapıldığını da anlattık. Şimdi imar planlarının yapılması sürecinde ortaya çıkan sorunları konuşalım isterim.
Türkiye’de 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde 1393 belediyede seçim yapıldı. Bu belediyelerden hemen hemen hiçbirinin 2023 yılı itibariyle imar planlarını İller Bankası’na yaptırmadığını biliyoruz. Belki daha önce birkaç küçük belediye yaptırmıştır ama imar planları çoğu kez, belediyelerin ihale yöntemiyle elde ettikleri bir hizmet alımı niteliğinde yaptırılıyor. İhale yöntemiyle imar planı elde ettiğinizde bakın neler yaşanıyor.
Öncelikle ihale, iki taraf arasında ticari bir ilişkidir. İlişkinin doğası gereği yüklenici olan şehir plancısı ya da firması, plan yapımını düşük maliyetle ve kısa sürede tamamlamayı amaçlar. Bu nedenle, genelde, karmaşık kent olgusunun incelenerek kararlar üretilmesi için ciddi zaman ve parasal kaynak harcanması gerekir. Kentlerimizde de henüz sistemli bir ‘bilgi bankası’ bulunmadığı için şehir plancısı, yerleşmenin tarihinden doğal yapısına ve kaynaklarına, nüfusundan ekonomisine, yapı stoğundan arazi kullanımına kadar pek çok fiziksel, sosyal, ekonomik ve çevresel bilgiyi derleme işini kendi firmasının olanakları ile yürütmek zorundadır.
Sınırlı zaman ve parasal kaynak nedeni ile araştırma-çözümleme süreci, çoğu kez yüzeysel bir “ön rapor” üretme çalışmasına dönüşmektedir. Ayrıca araştırma sonuçlarının plana yeterince yansıtıldığı konusunda da ciddi kuşkular vardır. Örneğin Muğla ilinin de içinde olduğu Çevre Düzeni Planında, Bodrum için 2025 yılı nüfus tahmini 480 bin kişiyken, Bodrum sınırları içinde yapılan Uygulama İmar Planlarında öngörülen yapılaşmanın tamamen yapılması halinde kaç kişilik nüfusun barınabileceği yönünde tahmin bile henüz yoktur.
Yani bırakın şu anda yeni imar alanları açmayı, onaylı imar planlarına göre yapılaşma tamamlansa, kimine göre 1 milyon, kimine göre 1.5 milyon kişinin yaşayabileceği imarlı alan söz konusudur. Bunu öğrenmenin yolu, kimisi iptal edilmiş, kimisi yürürlükte olan ve parça parça olup yan yana getirildiğinde birbirini bütünleyemeyen uygulama imar planlarının kapasite nüfusunu ölçmektir. Dolayısıyla Çevre Düzeni Planı istediği kadar Bodrum nüfusunu 480 bin kişiyle sınırlamış olsun. Bizim ruhsat almak için kullandığımız imar planlarına göre çok daha fazla nüfusun yaşayabileceği bir imar alanına sahibiz demektir. Belki de birçok yerde imar planlarının yargı tarafından iptal edilmesinin nedenlerinden biri bu olabilir.
Her biri ayrı uzmanlık gerektiren yirminin üzerinde konu kent planlamanın analizi kapsamına girmiştir. Özellikle büyük kentlerde çevresel, sosyal, ekonomik ve mekansal yapıyı algılamak ve anlamak, geleceğe dönük kararlar üretmek farklı uzmanlık dallarındaki kişilerin birlikte çalışmalarını gerektirir. Oysa ihale yöntemi ile plan yapma sorumluluğu genelde tek kişi ya da kuruluşa verilmekte, planlama ekibinin içeriği tanımlanmamaktadır. Şehir Plancısı, ekip oluşturup oluşturmamakta serbesttir.
Şehir Plancısı çoğu kez yaratıcı öneriler getirmekten kaçınmaktadır. Çünkü imar kurumumuzu düzenleyen, arsa, yapı, yerleşme ve çevre konularında hükümler getiren mevzuat topluluğu, çok fazla ve yetkili kurumlar dağınıktır. Bu kadar parçalı bir mevzuat ve kurumsal yapı içinde, çabuk iş bitirmek durumunda olan bir yüklenici, kurumlar arası ilişkilerde bürokratik gecikmeyi önlemek için imar yasa ve ilgili yönetmeliklerinin öngördüğünün en azını yerine getirip yaratıcı plan çözümlerine gitmemektedir.
İmar planı genellikle yerinden uzakta yapıldığından, şehir plancısının kenti ve toplumu (örneğin kentteki spekülatif hareketleri, sermaye hareketini, kentlinin beklentilerini, vb.) yeterince tanıma olanağı yoktur. Araştırma aşamasında eğer yapılmış ise, kentte yürütülen birkaç anket ile sınırlıdır. Bu şartlar altında da yüklenici seçenekler üreterek zaman kaybetmek istemez. Genelde tek plan üretilir. Üretilen plan da, planın uygulama maliyetini ve yatırıma dönük plan kararlarının uygulama önceliklerini, aşamalarını falan ortaya koymaz. Çünkü imar planıyla önerilen arazi kullanım biçimlerinin birçoğu (yollar, parklar, diğer kamusal alanlar) kamusal harcamayı gerektirmektedir. Dolayısıyla imar planının önerdiği kamusal alanların maliyetinin belirlenmesi gerekir.
Plan yapımı aşamasında belediyeye getirilen taslak, belediye yetkilileri tarafından incelenirken büyük oranda kişilere özel sorunların çözümleri açısından değerlendirilir. İstenilenler büyük çapta olmamışsa plan geri çevrilir ve şehir plancısına dayatılarak tekrar yaptırılır. Bu arada halkın hiçbir şeyden haberi yoktur. Önemli olan, imar planının yaptırılmış olması ve ilgili kişi ya da grupların isteklerine cevap verebilmesidir. Bütün bu süreçler sonucu elde edilen plan, genelde kentin sağlıklı gelişmesine ilişkin birçok sorunu da daha işin başında bünyesinde barındırmaktadır (dikkat edin ne kadar diplomatik bir dil kullanıyorum).
Bütün bu olumsuzluklardan arınmak için ne yapmak lazım peki ? İmar planları hazırlanırken olabildiğince şeffaf davranmak lazım. İmar planı ihalelerinde en az ücreti teklif edeni değil, en donanımlı ekibi olanı, plan yapım maliyetini ortaya koyanı, araştırma ve plan yapım sürecini net olarak anlatabileni, en önemlisi etik kuralları önemseyeni tercih etmek lazım. Kentteki ilgili sivil toplum örgütlerinin görüşünü almak lazım. En önemlisi de onay aşamasından önce kentin gerçek sahibi olan halka anlatmak lazım. Planın önerdiği kamusal bütçeyi ortaya koymak, bu bütçenin ne kadar sürede ve hangi kaynaklarla karşılanabileceğini açıklayabilmek lazım. Öyle ya, imar planı yaptık diye güz yaprakları gibi ruhsat kesmek kolay. Önemli olan o imar planıyla önerilen kamusal yatırımlar yapılabilecek mi bakalım. Hele şu vergi borçlarını ve personel maaşlarını eksiksiz ödeyelim, sıra onlara da gelir umarım.
Geldiğimiz toplumsal yapı içinde Bodrum’da böyle bir imar planı yapılabilir mi dersiniz ?
Sağlıkla kalın..