Zalimcan’la oradan buradan sohbet ederken dedi ki; “hafta sonu yapılacak Bodrum Kent Konseyi seçimli Genel Kurulu hakkında ne düşünüyorsun?”.
Dedim ki; “çok önemsiyorum”. Kent Konseyleri, kentte yaşayanların sağlık, spor, kültür, sanat, alt yapı, imar, çevre ve doğa, ortak hemşehrilik bilinci, üretim, tüketim gibi her konuda yerel yönetimlere görüş ve öneriler geliştirmesi, yanlış giden bir şeyler olursa uyarması, iyi olan şeyleri yüceltmesi için bir araya gelinen platformlardır.
“Peki” dedi Zalimcan. “Şimdi sana bazı sorularım olacak”. Demokrasi dediğin meselenin özü nedir? Eski Yunancadaki “Demos” (halk) ve “Kratos” (otorite) sözcüklerinin birleşmesinden meydana gelmiştir ve halkın kendi kendini yönetmesi anlamına gelmektedir değil mi? “Evet aynen öyle” dedim. “Ve siz, sizin yaşadığınız kenti, sizin adınıza ve sizin iyiliğiniz için yönetmek üzere bir yerel yönetim seçtiniz mi ? Seçtiniz. Bu yönetim halen iş başında mı ve meşru mu? İş başında ve meşru. İyi de o halde niye hala alternatif yönetim biçimleri oluşturuyorsunuz ? (o ‘uyduruyorsunuz’ dedi de ben daha nazik hale getirdim kelimeyi) O sizin seçtikleriniz buna itiraz etmez mi?”
Pardon ama biz de 40 senedir kent planlama bilimi ve kent yönetimi konularında kelaynak kuşu kovalamadık. Bizim de bildiğimiz bir şeyler olmalı. Başladım anlatmaya.
Bak Zalimcan. Koskoca Birleşmiş Milletler 1992’de Brezilya’nın Rio de Janerio kentinde yapılan uluslararası toplantıda kabul edilen “Gündem 21” ile, sürdürülebilir kalkınma kavramının hayata geçirilmesine yönelik küresel uzlaşmanın ve politik taahhütlerin en üst düzeydeki ifadesi olan bir eylem planını açıkladı, hatırlar mısın ?
Türkiye’nin Yerel Gündem 21 ile tanışması, Birleşmiş Milletler’in 1996’da İstanbul’da düzenlediği “Habitat II İnsan Yerleşimleri Konferansı” ile olmuştur. Bu kapsamda Yerel Gündem 21 uygulamaları, 1997 yılından itibaren Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) desteğiyle, Uluslararası Yerel Yönetimler Birliği (IULA-EMME), Doğu Akdeniz ve Ortadoğu Bölge Teşkilatı (UCLG-MEWA) koordinasyonunda sürdürülmüş ve 1999’da tamamlanmıştır. Başarı elde edilince ikinci aşamaya geçilmiş ve 2002’de Birleşmiş Milletler Dünya Sürdürülebilir Kalkınma Zirvesinde en iyi uygulama olarak sunulmuştur.
Yerel Gündem 21 ile başlayan sürecin devamında 2005 yılında kabul edilen yeni Belediye Kanunu ile birlikte kurulan Kent Konseylerinin amacı; “kent yaşamında; kent vizyonunun ve hemşehrilik bilincinin geliştirilmesi, kentin hak ve hukukunun korunması, sürdürülebilir kalkınma, çevreye duyarlılık, sosyal yardımlaşma ve dayanışma, saydamlık, hesap sorma ve hesap verme, katılım ve yerinden yönetim ilkelerini hayata geçirmeye çalışmaktır” şeklinde açıklanmıştır.
Yerel yönetimlerde seçimle işbaşına gelen yöneticilerin kenti, kendisine oy veren veya vermeyen paydaşlarla, hemşehrilerle birlikte yönetmesi büyük önem taşır. Bu açıdan kentin yönetilmesinde, kentin tarihi, kültürel ve doğal yapısını, ağacını, anıtını, kentsel dönüşümünü yeniden yapılandıran kısaca kentin görünüşünü değiştirecek kararlar alınırken kentliye, hemşehrilere danışılıp, görüşlerinin alınması büyük önem taşır. Yerel yönetimlerde açıklık, hesap verebilirlik, ortak akıl düşüncesinin yerleştirilmesi, yerel yönetimlerin, tek yönlü politikalarla değil, yönetilenlerle birlikte, katılımcı bir biçimde ve ortak akılla yönetilmesi çok önemlidir.
Ben böyle anlatmaya devam ettikçe Zalimcan lafa karışmak için can atmaya başladı ama her toplantıda olması gerektiği gibi konuşanın sözünün kesilemeyeceğini bildiğinden bir türlü lafa giremedi. Baktım olmayacak, Zalimcan’ın konuşmasına fırsat verdim.
Bana enteresan bir örnekle anlattı. “Veli toplantılarında hep dikkatimi çekmiştir. Sınıf öğretmeninin, sınıfta topladığı velilere, sınıfın geneline yönelik yaptığı toplu değerlendirmeler sürecinde söz alan bazı veliler, sadece kendi çocuğuna yönelik özel sorunları dakikalarca anlattıktan sonra, bu sorunun ortadan kaldırılmasına ilişkin sorumluluğu öğretmenin ve okulun üstüne bırakıverir. Sanki o sınıf için konuşulan genel sorunlar hiç önemli değil de, kendi çocuğunun tüm sorunlarını, tüm velilerin dinlemesi zorunluymuş gibi. Kendisinin ebeveyn olarak yapması gerekenlerin hepsini yapmış da, okul ve öğretmenin elinde sihirli değnek varmış gibi. Senin gerine gerine övündüğün demokratik ortamlar dediğin tartışma ortamlarında yaşananlar bundan farklı mı ?” deyince durup düşündüm bir an.
Sahiden yaklaşık 25 yıldır katıldığım kent uzlaşısı içerikli tartışmalarda gördüğüm bazı tespitleri aktarayım.
- Tartışılan herhangi bir konuda bilgisi olan/olmayan herkesin sorunlar, dilek ve temenniler boyutunda konuşması, çözüme yönelik katılımın olmaması ya da sınırlı kalması, sonuçta çözüm arayışının bir başka toplantıya ertelenmesi,
- Konuşulması ve ortak bir sonuca ulaştırılması beklenen konunun dışında, katılımcıların kendi yaşam alanındaki ya da özel olarak ilgilendiği alandaki sorunu konuşması ve kabul görmesini istemesi, istediği olmayınca da küsüp, ortaklık masasından ayrılması,
- Konuşulması beklenen konunun, farklı siyasi görüşler doğrultusunda radikal çizgilerde şekillendirilmeye çalışılması, bu yönde oluşan görüşlerin siyaset alanında sahiplenilmesi,
- Konuşulması beklenen konunun ilgilisi olan çalışma grubu temsilcisinin, toplantı öncesi kafasında belirlediği bir sonucu kabul ettirmeye yönelik zorlaması,
- Karşılıklı kişisel hesaplaşmaların yapılması, çoğu kez sert tartışmalarla masadan kalkılması.
Türkiye’de 1393 tane Belediye var. Bu belediyelerin olduğu kentlerde 200’e yakın Kent Konseyi var. Aktif çalışanların sayısı ise yarısını bile bulmuyor. Aktif çalışan Kent Konseyleri üzerinde yapılan bir araştırmada; “kent kimliğine ilişkin tarihi, kültürel, doğal değerlerin korunması ve geliştirilmesi ile ortak yaşam bilincinin geliştirilmesi” konusunda alınan Kent Konseyi kararlarının % 43’ü hayata geçmiş. “Sürdürülebilir gelişme” konusundaki kararların % 23’ü, “sivil toplumun gelişmesine katkıda bulunan” kararların % 37’si, “kent yönetiminde saydamlık ve hesap verilebilirlik” konusunda alınan kararların ise % 31’i hayata geçmiş. Yani ? Yani şu; Kent Konseylerinde alınan kararların çok önemli bir kısmı ciddiye alınmamış. Hadi bakalım çık şimdi işin içinden.
Mustafa GÜNDOĞ’un “Bodrum Kent Konseyi ve Sol Blok” yazısının yanı sıra Bodrum Kent Konseyi seçimleri yerel yayınlarda yayınlanan köşelerde de yer buldu.
Gazetesinde bir köşe açarak doğru bildiklerimizi sansürsüz ve sorgusuz yayınlayan Abdulkadir SEVİNDİK’in “Arena Bodrum Haber” internet gazetesinde yayınlanan “Blokların çatışacağı, işgal edeceği bir yer değildir kent konseyleri…” başlıklı yazısını okudunuz mu ? Okumadıysanız okuyun derim. Bodrum Kent Konseyi özelinde usul ve nedensellik açılarından net durum tespitleri ve eleştirel bir bakış açısı içeriyor.
Yıllarca Bodrum’daki belediyelerde dirsek çürüten, doğasına ve yaşam coğrafyasına sımsıkı bağlı Mimar Bülent BARDAK’ın Kent Konseylerine yönelik yazdığı yazının da içeriği oldukça değerli. Bodrum’da 1996’dan beri yapılan ciddi çalışmaların hiçbir şekilde dikkate alınmadığı yönünde. İnsanın içi acıyor. Onca bilgi, onca deneyim, onca insan zenginliği.. Sonuç ?
O halde bu Cumartesi yapılacak Kent Konseyi seçimini önemseyelim. Yeni Kent Konseyi, Bodrum halkını belediyesiyle, belediyesini il bütünüyle, ilini Türkiye belediyeleriyle ve nihayet dünyayla kucaklaşacak niteliğe dönüştürmek için kurgulanmalı. Seçimde oy kullanacak üyeler üşenmeyip görevlerini yapmalı. Bodrum’a çıkarsız yarar sağlayacak herkesi kapsayacak bir anlayışla seçim yapmalı. Çünkü belediyemizin, demokrasi aktörlerinin, halkımızın, doğamızın, tarihimizin, kültürümüzün, sağlığımızın, üretimimizin, geleceğimizin buna çok ihtiyacı var.
Bir de, büyükşehir belediyelerinin olduğu illerdeki Kent Konseylerinin yeni bir organizasyon modeliyle il bütününü kapsayan planlamaya hizmet edecek hale getirilmesi lazım gelmez mi ?
BİRLİKTE OLUN, ORTAK DÜŞÜNÜN, ÇÖZÜMLER ZATEN SİZİ BULACAKTIR..