25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü, kadınların hayatları pahasına verdikleri özgürlük mücadelesinin unutulmaz simgelerinden biri olan Mirabel Kardeşler’in anısını yaşatmak için tüm dünyada bir farkındalık günü olarak kutlanıyor. Ancak Türkiye’de bu anlamlı gün, kadın mücadelesinin karşısına dikilen eril anlayışın gölgesinde yaşanıyor.
Kadınların yıllardır süregelen hak mücadelesi, AKP hükümetinin kadınları toplumda ikinci sınıf birey olarak konumlandıran politikalarıyla daha da zorlaşmış durumda.
Kadına yönelik şiddet, yalnızca bireysel bir sorun değil, aynı zamanda siyasal ve toplumsal bir meseledir. Dominik Cumhuriyeti’nde 30 yıl süren bir diktatörlüğe karşı mücadele eden ve bu uğurda hayatlarını kaybeden Mirabel Kardeşler’in hikayesi, kadınların hak arayışının ne denli köklü ve dirençli olduğunu gösteriyor. Bugün Türkiye’de kadınların mücadelesi, sadece bireysel özgürlüklerini değil, aynı zamanda toplumun adalet ve eşitlik arayışını da temsil ediyor.
Bodrum, kadın hakları mücadelesi konusunda geçmişten bugüne güçlü bir dayanışma sergileyen şehirlerden biri olarak öne çıkıyor. 25 Kasım kapsamında Bodrum Kadın Platformu’nun düzenlediği etkileyici etkinlikler, bu mücadelede bir kez daha kadınların sesini yükseltti.
Ancak bu dayanışma sadece platformlarla sınırlı kalmadı. CHP Bodrum İlçe Başkanlığı’na bağlı kadınlar da 25 Kasım’a özel etkinlikler düzenleyerek İstanbul Sözleşmesi’ne sahip çıktılar ve kadına yönelik şiddetle mücadelede kararlılıklarını vurguladılar. Çeşitli sivil toplum kuruluşlarının ve siyasi oluşumların da desteğiyle Bodrum’da birçok farkındalık eylemi gerçekleştirildi. Kadınlar sadece haklarını savunmakla kalmadı, aynı zamanda şehrin dört bir yanında dayanışma duygusunu büyüterek toplumsal bir farkındalık yarattı.
AKP’nin Kadın Haklarına Yaklaşımı: Eril İdeolojinin Gölgesinde…
AKP hükümeti döneminde kadın hakları, uluslararası sözleşmelere sırt çevrilerek ve eril bir bakış açısıyla yeniden tanımlanmak istendi. Kadın haklarını garanti altına alan İstanbul Sözleşmesi’nden 2021 yılında “tek adam” kararıyla çıkılması, bu anlayışın en somut örneklerinden biridir. Sözleşmeden çekilme gerekçesi olarak “aile yapısını bozduğu” gibi dayanağı olmayan iddialar öne sürülürken, esasen kadınların yaşam hakları hiçe sayıldı.
Kadınlar şiddet gördüğünde yetkililerin ilk refleksi “Kapıyı neden açtınız?” gibi suçlayıcı ifadelerle kadını zan altında bırakmak oldu. TBMM Kadına Yönelik Şiddet ve Ayrımcılıkla Mücadele Komisyonu’nun başına bir erkeğin atanması ise, AKP’nin kadın meselelerine nasıl yaklaştığını açıkça gözler önüne serdi. Hükümetin politikaları, kadını toplumsal ve siyasal alandan dışlamayı hedefleyen, onu aile içinde pasif bir role mahkum eden bir anlayışın ürünüdür.
AKP’nin kadınlara yönelik politikaları, toplumu bir bütün olarak etkiliyor. Kadınların sosyal, ekonomik ve siyasal alanlarda eşit temsili sağlanmadan, gerçek bir toplumsal ilerlemeden bahsetmek mümkün değil. Ancak AKP, kadını sadece “anne” ve “eş” rolleriyle tanımlayarak, onun bireysel haklarını ve toplumdaki etkisini yok sayıyor. Kadına yönelik şiddeti önlemek yerine, çocuk evliliklerini ve tarikat yurtlarındaki tacizleri görmezden gelen bu yaklaşım, sadece kadınları değil, tüm toplumu karanlığa sürüklüyor.
Bodrum Kadın Platformu’nun ve CHP’li kadınların düzenlediği etkinlikler, Türkiye’nin dört bir yanındaki kadın hareketlerinin bir parçası olarak, umut veren bir dayanışma örneği sergiledi. Kadınlar, İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceklerini haykırarak, haklarına sahip çıkmanın yanı sıra topluma özgürlük, adalet ve eşitlik çağrısı yaptı. Bu eylemler, kadınların hak mücadelesinin sadece kendileri için değil, toplumun her kesimi için bir adalet arayışı olduğunu gösteriyor.
Tarih boyunca, kadınlar her zaman özgürlük ve eşitlik mücadelelerinin öncüsü oldular. Diktatörlerin kadınlardan korkmasının sebebi de budur. Çünkü kadın, doğası gereği hayata, adalete ve barışa dönüktür. Kadınların mücadele azmi, erkek-devlet düzenini sorgulayan, onu dönüştürmeye çalışan bir güce dönüşüyor. Bodrum’daki eylemde bir katılımcının ifade ettiği gibi: “Kadınlar hiçbir diktatörün kuru gürültüsüne pabuç bırakmaz.”
Kadın hakları mücadelesi, yalnızca kadınların değil, tüm toplumun daha adil ve özgür bir geleceğe ulaşması için verilen bir mücadeledir. Bodrum’un bu mücadeledeki öncü rolü, kadın dayanışmasının gücünü bir kez daha gözler önüne serdi. AKP’nin eril politikalarına karşı yükselen kadın hareketi, bu anlayışı değiştirecek en büyük güç olmaya devam ediyor. Bodrum Kadın Platformu, CHP’li kadınlar ve sivil toplum kuruluşları sayesinde kadınların mücadelesi hem yerelde hem de ulusal ölçekte toplumu dönüştürüyor. Kadınlar yalnız yürümüyor; onların mücadelesi bir özgürlük çağrısıdır.
