Arena Bodrum Haber – Hollanda Kraliyeti Büyükelçiliği ve İstanbul Başkonsolosluğu’nun etkinlik sponsorluğuyla gerçekleşen kapanış konseri, festivalin en çok beklenen konserlerinden biriydi…
20.Yılında yine birbirinden güzel konserlerle, dünya çapında ün yapmış müzisyenleri Bodrumlularla buluşturan Uluslararası Gümüşlük Müzik Festivali, muhteşem bir konserle izleyicisine veda etti. SUDA konserleri kapsamında Hollanda Kraliyeti Büyükelçiliği ve İstanbul Başkonsolosluğu’nun etkinlik sponsorluğuyla gerçekleşen konserde Hollandalı caz grubu Rembrandt Trio, caz tutkunlarına unutulmayacak bir müzik ziyafeti sundu.
Davulda Vinsent Plajer, basgitarda Tony Overwater ve piyanoda Rembrandt Frerichs’ten oluşan Rembrandt Trio, sanatsal temelli merak ve cazın geleceğine yönelik yenilikçi girişimleriyle uluslararası alanda tanınırlığa sahip bir ekip. Gümüşlük sahilinde izleyicinin karşısına, kıtaları yakınlaştıran tınılarla ve özellikle de Orta Doğu’nun müzikal seslerini, caz ve klasik müzikle sentezleyerek çıkan Rembrandt Trio, doğaçlamalarıyla da alkış topladı.
The Contemporary Fortepiano, A Visit Invisible, Continental, Same Silence, A long Story Short, Graffiti Jazz ve It’s Still Autumn gibi albümleri bulunan Rembrandt Trio, festival sahnesine, çok satan albümlerinden seçtikleri bir repertuvarla çıktı. Son albümleri Leila Khanem’den de eserler seslendiren üçlü, Bodrumlu cazseverden uzun süre alkış aldı.
Müziğiyle yenilikçi ve evrensel formlar sunan Rembrandt Trio, tarihi enstrümanları, yaptıkları müziğe adapte etmeyi seven bir grup. 19. yy. öncesi Avrupa Klasik müziğinin sesini sevdiklerini ve o dönemin enstrümanlarının, Orta Doğu, İran ve Türkiye gibi ülkelerin müziğiyle çok kolay kaynaştığını ifade eden grup üyeleri, enstrümanlarını da bu doğrultuda seçiyor. 2014 yılında Hollanda Ulusal Müzik Aletleri Vakfı, 1790 yılına tarihlenen ve dönemin meşhur piyano yapımcısı Anton Walter’ın, W.A. Mozart’a yaptığı erken bir piyano olan “fortepiano”nun replikasının yapımını Rembrandt Frerichs için piyano yapımcısı Chris Maene’ye sipariş etmiş. Kısa bir süre sonra Tony Overwater viyola da gamba ailesine ait 16. yy’dan kalma “violone” adlı enstrümanı çalmaya başlamış. Davulcu Vinsent Planjer ise “whisper kit” adlı tarihi ve kültürel farklılıkların bir araya geldiği bir vurmalı enstrüman koleksiyonu inşa etmeye girişmiş. Böylelikle trio, cazın alışıldık ‘sound’una farklı bir ses ekleyerek dikkat çekmiş.
Trio, yarattığı enstrümantasyonla, sesleri daha yumuşak ve daha saydam hale getirdiğini ifade ediyor. Erken Dönem müzik icracıları ve Orta Doğu müzisyenleri ile ortak projelere imza atan Rembrandt Trio, “A Wind Invisible Sweeps Us Through The World” adlı albümlerinin adını Mevlana Celaleddin Rumi’den aldıkları ilhamla koymuşlar. Müziğin büyüsüne ve evrenselliğini yakalamaya çalışan ekip, İran ve Batı kültürünü bir araya getiren bir de albüm yayınlamış. İranlı şarkıcı Mohammad Motamedi ile geliştirdikleri özel dostluğun ürünü olarak ortaya çıkan “İntizâr” adlı bu çalışma, usta doğaçlamacı Motamedi’nin, ruhani Farsça ve Türkçe şiirlere yaptığı doğaçlamalar ve Rembrandt Trio’nun batı enstrümanlarıyla yaptığı eşlikle dikkat çekmiş.
Rembrandt Trio ayrıca Paolo Fresu, Vincent Peirani, Norma Winstone, Verneri Pohjola, Sylvain Rifflet ve Perico Sambeat gibi Avrupalı müzisyenlerle iş birliği içinde önemli konser ve projelere de dahil olmuş. Trio, Akbank festivali, Ankara Piyano festivali ve İstanbul’daki Borusan Sanat gibi çeşitli etkinliklerde Türkiye’de birçok kez sahne almış. Kutsi Erguner ile daha önce aynı sahneyi paylaşan Rembrandt Trio’nun, Erdal Erzincan ve Türk dinleyicilerinin çok yakından tanıdığı Kayhan Kalhor ile de projeleri bulunuyor.