2007 yılı, FETÖ’nün Türkiye genelinde olduğu gibi Bodrum’da da etkisini en güçlü şekilde hissettirdiği bir dönemdi. O dönemde, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Bodrum İlçe Sekreteri olarak görev yapıyordum ve ilçemizin yerel yayın organı olan “Değişim Gazetesi”ni çıkarmaktan sorumluydum.
Bu gazete sadece yerel haberlerin duyurulduğu bir platform değil, aynı zamanda Bodrum’daki Cumhuriyet değerlerini savunanların sesiydi.
Ülkemizin dört bir yanında olduğu gibi, Bodrum’da da Fethullahçıların sinsi örgütlenmesine tanık oluyorduk.
FETÖ, Bodrum’da güçlü bir şekilde örgütlenmişti. Komşularımız, iş arkadaşlarımız ve esnaflar arasında Zaman gazetesini her köşe başına bırakan Fethullahçılar, kendilerini masumane bir cemaat gibi göstererek faaliyetlerini yürütüyorlardı.
Ancak bizler, bu örgütün gerçek yüzünü çok iyi biliyorduk ve halkımızı bu tehlikeye karşı uyarmaya kararlıydık.
“Değişim Gazetesi”, Bodrum’da FETÖ tehlikesine karşı verilen mücadelenin sembolü haline gelmişti.
Yazılarımda her fırsatta Fethullah Gülen’in ve örgütünün Cumhuriyet’e ve Atatürk ilkelerine karşı olduğunu, devletin tüm kurumlarına sızarak kendi ideolojilerini yerleştirmek istediklerini anlatıyordum.
Bu tehlikeye dikkat çeken sadece yazılar değildi; aynı zamanda gazetenin karikatür köşesinde Fethullah Gülen’i alay konusu yaparak, onun gerçek yüzünü halkın gözleri önüne seriyorduk.
Tabii ki bu mücadele, özellikle AKP saflarında yer alan Fethullahçıları rahatsız etmeye başladı. Sosyal medya henüz bugünkü kadar yaygın değildi, bu yüzden e-posta yoluyla Fethullah Gülen’in gerçek yüzünü anlatan yazılar hazırlayıp adreslere gönderiyorduk.
Bir gün polisler beni emniyete çağırdı. 7-8 saat boyunca sorguya çekildim. Sorgu esnasında polisler, “Neden Fethullah Gülen aleyhine bu yazıları yazıyorsun?” diyerek beni sıkıştırdılar. Ancak bununla kalmadılar, Gülen’i adeta vatan ve millet için hayırlı bir figür olarak sunmaya çalıştılar, onu öven bir dille konuşuyor, yazılarımın tehlikeli ve gereksiz olduğunu ima ediyorlardı. Beni susturmak için her yolu denediler.
Şikâyetçi olan kişi ise o dönemde AKP Bodrum İlçe Başkan Yardımcısıydı. Yani bir yanda FETÖ’nün sızdığı AKP, diğer yanda CHP saflarında, Cumhuriyet’in ve Atatürk’ün değerlerini savunan bizler vardı. Fethullahçı örgütlenmenin AKP çatısı altında nasıl kök saldığını hepimiz biliyorduk. Ben ve arkadaşlarım bu tehlikeye karşı ne kadar kararlıysak, AKP içindeki Fethullahçılar da bu örgütlenmeyi o kadar savunuyordu.
Onlar vatanı parsel parsel satan bir anlayışın parçasıyken, biz Cumhuriyet değerlerini ve Atatürk ilkelerini savunan yurtseverlerdik.
Bugün dönüp baktığımda, o günlerde verdiğimiz mücadelenin ne kadar doğru ve haklı olduğunu bir kez daha görüyorum.
FETÖ, devlete sızdığı her noktada kendi çıkarlarını ve ideolojisini yerleştirmek için çalıştı.
Bizler o dönemde bu tehlikeyi fark ettik, gazetemiz aracılığıyla halkı uyardık. Cumhuriyet’in ve Atatürk’ün değerlerine sahip çıkmanın onuruyla hareket ettik.
Zaman geçtikçe, Fethullah Gülen ile AKP arasındaki dostluk sona erdi ve çıkar çatışmaları başladı. Bugün, bir zamanlar Gülen’i övenler, ona “terörist” diyor. Ancak biz, CHP olarak, bu tehlikeyi çok önceden görmüş ve uyarılarımızı yapmıştık. Ne yazık ki birçok kişi bu tehlikeyi anlamakta geç kaldı.
Ve şimdi… Fethullah Gülen’in ölümünün ardından, o günlerde verdiğimiz mücadele tekrar hatırıma geliyor.
Gazetemizde yayınladığımız yazılar, karikatürler, e-posta ile gönderdiğimiz uyarılar ve verdiğimiz direniş… Bugün bir kez daha anlıyorum ki, bu tehlikeye karşı doğru zamanda doğru mücadeleyi verdik.
Bodrum’da FETÖ’ye karşı verdiğimiz bu direnişi hatırlamak ve hatırlatmak, Cumhuriyet’in değerlerine bağlılığımızı her zaman sürdüreceğimizin en güçlü kanıtıdır.