Son yıllarda ülkemizin en karanlık sayfalarından biri, İstanbul’da patlak veren ve bebek ölümlerine sebep olan ‘Yenidoğan Çetesi’ skandalıdır.
Bu insanlık dışı olay, sağlık alanındaki çürümüş yapıların en somut örneklerinden biridir. Ne yazık ki bu tür olaylar, yalnızca çeteleşmiş bireylerin değil, onlara göz yuman, denetim görevini ihmal eden, adalet mekanizmasını çalıştırmayan bir hükümetin de eseridir.
Bodrum’da Vicdanların Ayaklanışı
İstanbul’da meydana gelen bu skandalın ardından, Bodrum’da Reyap Hastaneler Grubu’nun inşaat halindeki sağlık merkezine yönelik yapılan protesto, vicdan sahibi insanların sessiz kalmadığının önemli bir göstergesidir. Bodrum Emek ve Demokrasi Güçleri’nin öncülüğünde, siyasi partilerden sivil toplum örgütlerine kadar geniş bir katılımla gerçekleşen bu eylem, insanlığın en temel haklarına yapılan saldırıya karşı duyulan öfkenin bir yansımasıdır. Katılımcılar, inşaatın mühürlenmesi ve sorumluların adalet önünde hesap vermesi gerektiğini haykırmışlardır.
Eylemin en can alıcı noktası, protestocuların attığı “Sağlık Bakanı İstifa, Hükümet İstifa” sloganlarında yatmaktadır. Bugün bu bebek ölümlerinin failleri sadece hastane yöneticileri ya da ‘çete’ üyeleri değildir. Bu sorunun kökleri, yıllardır sağlık sistemini çürümeye terk eden, denetim mekanizmalarını işlemez hale getiren ve adaletin tecelli etmesini engelleyen bir hükümet politikasıdır.
Çürümüş Kurumlar ve Duyarsız Toplum
Ülkemizdeki tüm kurumlar, yıllardır süregelen kötü yönetim ve yolsuzlukla birlikte çürümüş durumdadır. Sağlık alanında olduğu gibi, birçok alanda denetimsizlik ve keyfi uygulamalar, insan hayatını tehdit eden sonuçlara yol açmaktadır. Ancak ne yazık ki bu çürük yapının en büyük sorumlularından biri, toplumun önemli bir kesiminin de bu duruma karşı duyarsızlığıdır. Toplumun geniş kesimleri, bu adaletsizliklere göz yummakta, sesini çıkarmamaktadır. Bunun sonucunda ise suçlular, katiller, çeteler hiçbir yargılama sürecine tabi tutulmadan toplum içinde serbestçe dolaşabilmektedir.
Bu vicdan yoksunluğu, her geçen gün toplumumuzun ruhunu daha da karartmakta ve büyük bir tehlike oluşturmaktadır. Sadece azınlıkta kalan, vicdan sahibi bireyler bu karanlık yapıların karşısında durmakta, adaletin ve insan haklarının yanında saf tutmaktadır. Bodrum’daki eyleme katılanlar, bu azınlığın temsilcileridir ve seslerini yükseltmek, toplumu uyandırmak için bir adım atmışlardır.
Sonuç: Adaletin Tecellisi ve Toplumsal Vicdan
Ülkemizde adaletin sağlanabilmesi için, bu tür olayların sorumlularının en üst kademelere kadar yargılanması ve hesap vermesi gerekmektedir. Denetim görevini ihmal eden yetkililerden, yıllardır bu çarkları döndüren hükümet yetkililerine kadar herkesin adalet önünde hesap vermesi gerekmektedir. Eğer bu yapılmazsa, toplumumuzda vicdanlı insan sayısı giderek azalacak ve her gün daha büyük bir çürümenin içine sürükleneceğiz.
Unutulmamalıdır ki, sağlık en temel insan hakkıdır. Hiçbir bebek, kâr hırsıyla çalışan vicdansız sistemlerin kurbanı olmamalıdır. Bu suçlara göz yumanlar, en az bu bebeklerin ölümüne neden olan çeteler kadar suçludur. Bu yüzden toplum olarak uyanmalı, adaletin yanında saf tutmalı ve bu çürümüş yapılarla sonuna kadar mücadele etmeliyiz.