Arena Bodrum Haber – Gürol İnan, Tuğrul Acar, Hasan Paçal, Vahap Samanlı, İzzet Kayahanlı, Eftal Köklü ve Akdoğan Özgezgin’den oluşan “Su Çalışma Grubu” iklim krizinin Bodrum’a etkileri ve su sorununa çözümler” başlığı altında yaptığı durum tespitleri ve çözüm öneriler şunlardan oluştu:
İçinde yer aldığımız Akdeniz havzası iklim krizinden en çok etkilenecek bölgelerin başında geliyor. Buradaki genel sıcaklık artışı 1.54 ᵒC’yi şimdiden bulmuştur. Bu değer küresel ortalamanın 0.4 ᵒC üzerindedir. Tahminlere göre Akdeniz Havzasında ısınmanın, yıllık bazda küresel ortalamanın %20, yazları ise %50 üzerinde olması öngörülmekte. Yağış rejimindeki değişimle, yağışların iyimser senaryoya göre %6,3, kötümser senaryoya göre ise %19,9 azalması beklenmekte. Akdeniz bölgesinde buharlaşmanın %15-%30 artması da beklenmekte. Bu şartların su varlığımızı çok olumsuz yönde etkileyeceği ortada. Doğal olarak, bu durumun kaçınılmaz bir şekilde sosyal ve ekonomik olumsuzlukları da beraberinde getireceği, barışı da tehdit edebileceği açıktır.
Ülkemiz su stresi yaşayan ülkeler arasında. Ancak hızlı kentleşme ve nüfus artışı, son yıllarda yaşanan kuraklıklar ve temiz su kaynaklarının kirlenmesi sonucu, su fakiri ülkeler arasına hızla katılmakta olduğumuzu söyleyebiliriz.
Bodrum’un ekonomisi önemli ölçüde turizme ve turizmden beslenen diğer sektörlere bağlıdır. İklim krizi ile baş edebilmenin yolu; çeşitli sektörlerin olumsuz şartlardan etkilenebilirliğini ve onlara maruz kalma boyutunu azaltıp, iklim değişikliğine hayatın akışını değiştirmeyecek şekilde uyum sağlamak olacaktır.
İklim krizi konusunun çok boyutlu olduğu ortada. Ancak konunun Bodrum için çok önemli olan su ve atıksu altyapısı üzerine odaklandığımızda ve yaşanan sorunları irdelediğimizde, iklim krizinin yaratacağı olumsuz şartlara da uyum sağlayabilmek için bir master plan çalışmasıyla elde edilebilecek çok boyutlu, bütüncül ve fizibilitesi yapılmış çözümlere ihtiyaç vardır. Bu çözümler çeşitli kullanıcı gruplarına göre kişi başına birim su kullanımı, açığa çıkan atıksu, kirlilik yükleri, mevsimsel nüfus projeksiyonları, imar planı verileri gibi bilgilerle ancak master plan seviyesinde yapılacak çalışmalar sayesinde ortaya konulabilir. Bir diğer önemli husus yeraltı ve yerüstü su kaynaklarımız ile ilgili güncel nitelik ve nicelik bilgileridir. Su kaynaklarımız ile ilgili yeterli hidrojeolojik, hidrografik, oşinografik ve biokimyasal veriler olmadan doğru mühendislik çözümleri elde edilemez. Bu konudaki eksiklerimizi gidermenin yolu da master plan seviyesinde ele alınacak saha ve arşiv araştırmaları ile ilgili bilimsel çalışmalardır. Bu çalışmaların sonunda üretilecek çözümler sürdürülebilir olmalıdır.
Bodrum su kaynakları açısından oldukça fakir bir kent. Bu nedenle suya erişim, kayıp / kaçak miktarı, atık suların geri kazanımı, su tasarrufu çok ciddiye alınması ve radikal adımlar atılması gereken bir konu olarak karşımızdadır. Her ne kadar Bodrum’a su getirme konusu bir master plan çerçevesinde ele alınması gereken bir konu olsa da durumun vahameti nedeniyle ivedilikle yapılması gerekenler vardır.
Sık sık patlayan DSİ Ana İsale Hattı nedeniyle su kayıplarına, onarım sırasında su kesintilerine, yaşanan maddi manevi kayıplara tahammül kalmamıştır. Artan su ihtiyacı dikkate alınarak, daha yüksek miktarda su iletebilecek, bölgenin coğrafi koşullarına göre yapılacak yeni bir projeyle isale hattı ivedilikle yenilenmelidir.
Gerek isale hattı gerekse su şebekesindeki diğer unsurlarındaki kayıp/kaçaklar azaltılmalıdır. MUSKİ faaliyet raporlarında Muğla geneli için verilen kayıp/kaçak oranı %43-44 seviyelerinde. Bodrum gibi su fakiri bir kentte, bu oranda bir kayıp/kaçak kabul edilemez. Bu mertebede bir kayıp/kaçak ile hiçbir su temini yatırımının fizibilitesini sağlamak mümkün değildir. Yönetmelikte %25’e kadar kayıp/kaçak oranını makul sayılmaktadır. Ancak, Bodrum’da olduğu gibi çok ciddi su temini kaynaklı bir sıkıntı varsa bu oran en fazla %15 – %20 bandında tutulmalıdır. Başta kuzey Avrupa ülkeleri olmak üzere kayıp/kaçak oranı %10’un bile altında olan birçok ülke vardır. İstanbul, kayıp/kaçak oranını %20 altına indirmiş olduğunu rapor etmekte ve %15’i hedeflemektedir. Böyle sonuçları elde etmek elbette kolay değildir, çok etkin basınç yönetimi yapılmalı ve SCADA uygulaması devreye alınmalıdır.
Su temini konusunda Bodrum/Milas yöresinde Bodrum’un güncel ihtiyacına cevap verebilecek baraj veya yeni baraj projesi mevcut değildir. Kaldı ki Bodrum’a su temini sağlanan Geyik barajı suları, yöredeki madencilik faaliyetleri kaynaklı baraj rezervuarında biriken ağır metaller nedeniyle yönetmeliklere göre içme suyu amaçlı olarak kullanılamayacak kadar kirlidir. Ayrıca iklim krizinin etkileri hissedilmekte ve mevcut Geyik Barajı ve Mumcular Barajının su seviyeleri her yıl daha düşük kaydedilmektedir. Bu yıl Ocak ayı sonu itibarı ile Geyik Barajı %56, Mumcular Barajı ise %15 doluluk oranına ancak ulaşabilmiştir. Barajların Bodrum’un suyu için bir çözüm olamayacağı ile ilgili söylenebilecek çok şey vardır. Özetle; yeni yapılması gündemde olan barajlar için rasat sürelerinin yetersizliği, imalat ve su tutma sürelerinin uzunluğu, yüksek maliyetleri, ömürleri, bölgenin karstik yapısı, alabileceğimiz su miktarının yetersizliği, bölgenin su havzalarına verebileceği zarar, yağış rejiminin değişmesi ile mevcut barajların dahi dolmaması, iklim krizi nedeniyle artan buharlaşma kayıpları gibi sebepler baraj çözümünden bizi uzaklaştırıyor.
Dünyadaki suyun sadece %2,5’u tatlı su olup; %68,7’si buzullar gibi ulaşılamayan yerlerde, %30,1’i yeraltında ve sadece %1,2’si yerüstü kaynaklarda. Yerüstü su kaynakları yerine rezervi daha yüksek yeraltı su kaynakları ve yeraltı barajı imalatlarına yönelmek gerekiyor.
Bodrum’a su arzı konusunda en hızlı ve doğru çözüm Ekinambarı suyudur. Yöredeki ölçümler 90’ların sonunda başlamış, 2001 yılında yayınlanan bir TÜBİTAK raporu ve 2005 yılında İstanbul Üniversitesi’nin bir çalışması ile bölgenin tüm hidrojeolojik ve jeokimyasal özellikler tespit edilmiştir. Ekinambarı’ndaki 5000 lt/sn kapasiteli suyun 1000 lt/sn kısmının DSİ tarafından MUSKİ’ye tahsisi yapılmıştır. İletkenliği 7500 – 14000 μS/cm mertebelerinde olup, 45000 μS/cm seviyelerinde olan Ege Denizi sularına nazaran tuzluluğu %20 seviyelerindedir. Deniz suyuna nazaran çok daha kolaylıkla ve ucuza arıtılabilir. Ayrıca, arıtma tesisinin atık tuzlu sularının bölgenin karstik yapısına geri basılması veya bölgedeki tarla balıkçılığına verilmesi imkanları vardır. Bu durumda arıtma atıklarının çevreye hiçbir olumsuz etkisi de olmayacaktır. Ön çalışmalarımız göstermiştir ki Ekinambarı’na yapılacak yatırımla yılda 31,5 milyon m3 su temin edebilmek mümkün olacaktır. Yapılması gereken Ekinambarı suyu için master plan ve saha çalışmalarına vakit kaybetmeden başlanılmasıdır ki proje aşamasına bir an önce geçilebilsin.
Ekinambarı suyu imkânı varken hem ilk yatırım hem de işletme maaliyeti Ekinambarı’na nazaran neredeyse iki kat fazla olan deniz suyunun arıtılmasına öncelik verilmemelidir. Kaldı ki, deniz suyu arıtılırken oluşacak atıksu çok daha tuzlu olacağı için yaratacağı olumsuz etki denizin eko sistemini tehlikeye sokabilecektir.
Atık suların geri kazanılması hiçbir zaman olmadığı kadar önemlidir. Ancak, bunun için öncelikle arıtma işleminin standartlara uygun bir şekilde eksiksiz yapılması gerekir. Yarımadamıza yapılan yeni ileri atıksu tesisi yatırımlarının toplam kapasitesi 114.000 m3/gün seviyelerindedir. Günlük kullanma suyu ihtiyacımızın 130.000 m3 seviyelerinde olduğunu düşünürsek, önemli bir miktar su arıtma tesislerinden geri kazanım yoluyla karşılanabilir.
Adil su kullanım hakkını önemsiyoruz. MUSKİ üç kademeli su tarifesine geçerek önemli bir adım attı. Gerektiğinde bu parametreyi, herkesi daha az su tüketmeye yöneltmek için bir araç olarak kullanmaktan çekinilmemeli. Bodrum’daki havuzlarda yaklaşık 4,5 milyon m3 kullanılıyor. Turizm tesisleri dışında havuzlar kısıtlanmalı. Çim alanlar kısıtlanmalı. Peyzaj alanlarında az su isteyen bitkiler tercih edilmeli. Yağmur hasadı yapılmalı, sadece doğrudan su tüketimimize değil dolaylı su tüketimimize yani su ayak izimize de dikkat etmeliyiz.