Yerel yönetimlere, daha sonraki yazılarımızda tekrar değineceğiz. Bu yazımızda biraz daha Bodrum’u konuşalım istedik.
Bu amaçla da Bodrum’a ilişkin bilinen ama madde madde sayılarak kayıtlara geçmesi gereken sorunlardan söz edelim.
Bodrum aşırı yapılaşmayla karşı karşıyadır, kirlenmektedir, çirkinleşmektedir. Bodrum her ne kadar imar planları kapsamında planlanmaya çalışılmışsa da, birbiriyle entegre olmayan planlama çalışmaları, spekülasyon ve rant ekonomisine bağlı olarak şekillenmiştir. İmar hakları da bu çerçevede yerel öz niteliklere göre değil, belli grupların çıkarlarına göre değerlendirilmektedir. Diğer taraftan özensiz ve kaçak yapılaşma, Bodrum’un yerel niteliklerinden uzaklaşıp kimliksizleşmesine neden olmaktadır.
Bodrum’daki teknik altyapı unsurları kalitesiz ve yetersizdir. Bir yandan altyapı elemanlarından kaynaklı savurganlıklar ve sorunlar yaşanırken, diğer yandan da yeni yapılaşmalar, altyapının taşıyamayacağı kapasite kullanımlarını ortaya çıkarmaktadır. Kentsel yaşam kalitesi düşmekte, kent halkı, gereksiz yere çeşitli maliyetlere katlanmaktadır. Sonuçta da turizm odaklı bir kent kimliğinin gün geçtikçe zayıflamasına neden olunmaktadır.
Bodrum’un zenginlikleri, kent halkına ve kentsel yaşam kalitesine hizmet edememektedir. Bodrum’un zenginlikleri, ticareti, yerel kimlikleri, markaları, enerji türleri, yeni dijital teknoloji olanakları kullanılarak yeteri kadar anlatılamamaktadır. Üretimde kendine yeterli olmayan yapıya çözüm bulunamamış, kent halkı, üreticisi, esnaf ve sanatkarları, teknik ve bilim adamları, karar mekanizmalarından dışlanmıştır. Bu nedenle kentsel yaşam kalitesinin halk yararına geliştirilmesi mümkün olmamaktadır.
Kent yönetimi demokratmış gibi gözükse de yeteri kadar halka danışmamakta, büyük hatalar yapmaktadır. Kent halkı kararlara katılımcı olamamakta, buna rağmen ilgili olup itiraz eden konumunda kalmaktadır. Kentte halk, sadece sosyal etkinliklerle oyalanmakta, halktan yetki alındıktan sonra hiçbir şekilde onların görüşlerine başvurulmamakta, zaman zaman sosyal medya aracılığıyla sadece bilgilendirilmektedir. Her şey, yönetime gelenlerin kapalı kapılar arkasında yaptıkları ve önceliği belirlenmemiş projelerle ve programsız / rastgele bir şekilde yürütülmektedir.
Bodrum’da, mağduriyet, çaresizlik ve kamusal tepki yaygın hale gelmiştir. Kente göç edenlerin sayısı, niteliği ve yaşam koşulları bilinmemekte, kentle olan entegrasyonlarını sağlayacak projeler üretilememektedir. Bu nedenle kentte “Derin Yoksulluk” ortaya çıkmaktadır. Bu durum gelecekte, kentte kontrol edilemeyen güçler savaşına dönüşme ve suçluluk oranının artma tehlikesini içermektedir. Bodrum halkının tepkileri, mazeret üretmekle yumuşatılmaya çalışılmaktadır.
Bodrum, gittikçe doğadan kopmakta, yapaylaşmakta ve sağlıksızlaşmaktadır. Standart planlama anlayışı ile planlanmaya çalışılmış olan kent, doğadan kopuk, betonlaşmayı önceleyen, doğa ile ilişkileri azaltılan niteliğe dönüşmektedir. Sonuçta da kent halkı, “Yaşam Merkezi” gibi yapay çevrelerde yaşamak zorunda bırakılmaktadır. Kitle Turizminin beslendiği ana kaynak “Doğa ve Özgün Yerel Kimlik” olmasına rağmen, bu kaynak hızla yok edilmektedir. Yakında Bodrum bizim olmaktan tamamen çıkacaktır.
Bodrum’daki kent ulaşımı bireyseldir, kirlidir, tehlikelidir. Kentteki ulaşım, özel otomobil ağırlıklıdır. Çoğunluğun beklentisine yönelik ulaşım planları, yollar, geçitler, yeni ve makul ücretli otoparklar üretilmemektedir. Önemsenecek boyuta gelen motosikletli ve bisikletli ulaşım talebine hizmet edecek yol sistemleri yapılmamaktadır. Altyapı yetersizliği de eklendiğinde, olumsuz hava koşullarında ve yaz mevsiminde kent ulaşımı kilitlenmekte, ciddi kazalar yaşanmaktadır.
Bodrum’da çalışan memurlar / ücretli çalışanlar / dışarıdan gelen öğrenciler, kentteki kontrolsüz yapı ekonomisinin esiri olmaktadır. Sosyal Konutlarla desteklenmeyen bu yapılanma içinde nitelikli iş gücü, kente çekilememektedir. Doğal olarak hakim sektörün “inşaat” olduğu kentlerde kontrolsüz göç, kontrolsüz güç, kontrolsüz kötüleşme yeşerecektir.
Bodrum’da tarihi miras ve yerel kültür, gereği kadar yaşatılmamaktadır. Yarımada bazında dağılmış üç bin yıllık insan yerleşimleri mirası, tarihi kentsel yerleşimler, kırsal çevredeki bilinçsiz yerleşme ve rastgele tarımla hızla yok edilmektedir ya da turizme hizmet etmesi konusunda aciz davranılmaktadır. Yerel kültürel ve folklorik değerler, yeteri kadar yaşatılamamakta ve kent halkını birleştirici bir unsur olarak kullanılamamaktadır. Bu yöndeki sınırlı sivil girişimlerin (Goca Bodrumlular oluşumu gibi) dışında kamusal bir sahiplenme görülmemektedir.
Bodrum’da yerel yönetim anlayışında feodal ilişkiler ağı hakimdir. Profesyonel bir kent yönetim anlayışından çok, ahbaplık ilişkisine dayalı hizmet anlayışı egemendir. Sonucu olarak da verimsiz ve kalitesiz bir hizmet niteliği ortaya çıkmaktadır. Halk belediyeye, belediye de merkezi idare kurumlarına derdini yeterince ve bilimsel argümanlarla anlatamamakta ve öz kimliğine yönelik ayrıcalıkları elde edememektedir.
Tüm bu sorunlar, kimine göre son on yılda, kimine göre ise son 20 yılda katlanarak büyümektedir. Seçim atmosferine girilen bu süreçte, belediye yönetimi koltuğu korumak adına her ne kadar geç kalınmış bir gayret içine girmişse de, hem aceleyle hem de plansız yapılan işlerde oluşan yanlışlıklar, Bodrum’lular tarafından dikkatle izlenmektedir.
Zalimcan, bu aralar Ankara-Bodrum hattında yaşanılanları izliyormuş, haber vereyim dedim.
Güneşli bir Pazar olsun.