Ünal, partisinin Muğla İl Başkanlığınca Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Atatürk Kültür Merkezi‘nde düzenlenen İl Danışma Meclisi Toplantısı’nda, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın tek derdinin, Türk milletinin mücadelesi olduğunu söyledi.
AK Parti Grup Başkanvekili olarak dezenformasyonla mücadele kanununu çalıştıklarını belirten Ünal, “AB internet ortamına ilişkin iki temel kırmızı çizgi koydu. Birincisi terörle mücadele, ikincisi dezenformasyonla mücadele. Dezenformasyonun terör kadar tehlikeli olduğunun altını çizdi AB. Dezenformasyon tek başına yalan, karalama, itibar suçu değil. Dezenformasyon gerçekle yalanın ayırt edilemez hale gelmesidir. Bugün Türkiye’de öyle bir iklim oluşturdular ki Türkiye maalesef dezenformasyona maruz kalan ülkeler arasında birinci sırada. Türkiye’deki haberlerin yüzde 49’u dezenformasyon içeriyor.” dedi.
Son olarak Suriye ve Irak tezkeresinin kabul edildiğini hatırlatan Ünal, 2019 yılında gelen ve kabul edilen tezkerenin tek bir kelimesinin değişmeden Meclis’e geldiğini kaydetti.
Tezkerenin Türkiye’nin toprak bütünlüğünü ve sınır güvenliğini sağlamak için sınır ötesinde terörün kaynağında kurutulması için gerektiğine işaret eden Ünal, “2019’da bu tezkereye evet diyen CHP ve Kemal Kılıçdaroğlu 2021’de bu tezkereye hayır dedi. Çünkü HDP dedi ki ‘2023 seçimlerini düşünüyorsan eğer tezkereye hayır diyeceksin.’ Bunlar da çıktılar, tezkereye hayır dediler. Bunu da dezenformatif hale getirdiler. Kılıçdaroğlu çıktı dedi ki ‘biz CHP olarak kendi topraklarımızda yabancı askerlerin postallarını istemiyoruz’. Bu tezkere zaten yurt dışı için verildi. Kendi topraklarımız ve yabancı askerlerle bir ilgisi yok ama şimdi biz bunun neresini düzeltelim. İşte bu dezenformasyon ortamında gerçekle yalanın ayırt edilemediği bir ortamda arsızların sesi çok çıkıyor. Siz hakikati bulmaya çalışırken onlar bulanık suda balık avlıyorlar.” diye konuştu.
Mahir Ünal, böyle bir ortamda teşkilat mensuplarına çok daha büyük sorumluluk düştüğünü, teşkilat mensuplarının hakikat savunucuları olarak doğruyu, hakikati ayakta tutmak için verdiği mücadelenin çok kıymetli olduğunu dile getirdi.
İnsanoğlunun en temel ihtiyacının hakikat olduğunu anlatan Ünal, hakikatin en nihayetinde kazanacağını ifade etti.
Ünal, son dönemde AK Parti ile ilgili bir itibarsızlaştırma çalışması yürütüldüğüne dikkati çekerek, “Biz eğer bu ülkeyi tam bağımsız bir Türkiye haline dönüştüreceksek bunun derdini tasasını hissetmemiz gerekiyor. Öyle bir hava oluşturuyorlar ki biz sanki Türkiye’de bunca yıl hiçbir şey yapmamışız, taş üstüne taş koymamışız. Bunu dikili bir ağacı olmayan, taş üstüne taş koymayanlar söylüyor.” dedi.
Şehir Hastanelerine karşı da büyük bir muhalefet yapıldığını anlatan Ünal, şöyle konuştu:
“Küresel salgın başladı ve ben bir şey fark ettim. Bizim 18 yıl boyunca yaptıklarımızla sanki birisi bize 2002’de, 2020’de küresel salgın olacak buna hazırlık yapın demiş. Sağlık sistemimiz, şehir hastaneleri, sağlık endüstrisi, biyoteknoloji alanında yaptıklarımız, ulaşımda yaptıklarımız ve hepsinden önemlisi Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi. Kriz zamanlarında en önemli şey çabuk karar verip hızlı hareket etmektir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi salgın döneminde krizi yönetmemizde en önemli etken olmuştur. Biz adeta 18 yıl boyunca yaptıklarımızla bu salgına hazırlanmışız. Şimdi dünyada tedarik zincirindeki kırılma, lojistik, erişim gibi bir çok sıkıntı yaşanıyor. 18 yıl boyunca yapılan yollar, köprüler, havalimanları Türkiye’yi adeta bölgenin lojistik üssü haline getirmiştir. Biz AK Parti olarak Türkiye’yi bir yere taşıyoruz. Bizim özgüvenimize saldırarak yaptığımız işten endişe duymamızı sağlamaya çalışıyorlar. Bu nedenle asla özgüvenimizi kaybetmeyeceğiz. Birbirimizle kol kola sıkı sıkıya verip Türkiye’yi 2023’te bunlara bırakmayacağız. Çünkü bu ülkeyi bunlara bırakamayız. Çünkü bunların bu ülkeyle ilgili ne şu kadar sevgileri var ne de hayalleri var. Bu ülkeyle ilgili hayalleri, dertleri, sevgileri olsa AK Parti ve Recep Tayyip Erdoğan öfkesi ve nefretiyle bu ülkeye düşmanlık etmez, bu ülkenin düşmanlarının yanında durmazlar. Bu yüzden biz sağlam duracağız. Korku, kaygı, endişe, umutsuzluk ses tonunuzdan, gözünüzden bulaşıcıdır. Ama umut, inanç, coşku, heyecan da bulaşır. Çevrenize ne bulaştırıyorsunuz buna dikkat edin. Kendimize güveneceğiz. Türkiye’ye güveneceğiz. Allah’ın izniyle 2023’te bunları son defa sandığa gömeceğiz.”
Siyaseti yapanların öncelikle sadece zaferlere ve nimetlere talip olanlardan değil, hem nimet hem külfette bu davanın yanında olan kişilerle yürütülmesi hususuna dikkat çekmek için yaptığını vurgulayan Ünal, “Biz siyaseti bin yıldan beri bu topraklarda devam eden mücadelenin ve bu milletin bize yüklediği büyük iddianın, büyük mücadelenin, büyük kavganın varisleri olarak yapıyoruz. Bu siyaset 1950’de ‘söz de karar da milletindir’ diyen Adnan Menderes’in siyasetidir. Bu siyaset Türkiye’yi yüceltme mücadelesi vermiş Alparslan Türkeş’in, Necmettin Erbakan’ın, Turgut Özal’ın tam bağımsızlık mücadelesidir. Bu millet bu mücadeleyi bugün Recep Tayyip Erdoğan ile devam ettiriyor.” dedi.
Geçtiğimiz günlerde 10 büyükelçinin hukuk dersi vermeye kalkıştığını hatırlatan Ünal, şöyle devam etti:
“Buradan onlara sormak lazım, siz demokrasi, insan hakları ve hukuk konusunda bu kadar hassassanız, dünyada her yıl milyonlarca çocuk, milyonlarca insan aç, mazlum ve ölümle yüz yüze geldiğinde bir kez olsun sesinizi çıkardınız mı? Siz 20 yıl boyunca Afganistan’da ne yaptınız? 20 yıl sonra Afganistan’dan ayrılırken, dünya görmek istemediği sahnelere şahit oldu. İnsanlar uçakların tekerlerinden düştü. Siz madem insanlığı ve insanlığın üzerinde yükseldiği değerleri, hakkı, adaleti, demokrasiyi, insan haklarını savunuyorsanız neden insanlar ölüyor? Neden insanlar zulüm altında? Neden Afrika sömürgeleştiriliyor? Bunun hesabını verin önce. Biz hiçbir zaman sömürgeci bir tavır takınmadık. Biz o kadar rahatız ki bizim tarihimizde ne bir soykırım, ne bir insanlık suçu, ne de bir sömürge bulamazsınız. Biz gittiğimiz her yere adalet götürdük. Osmanlı coğrafyasında, Osmanlı çekildiğinde her bir milletin kendi inancıyla, kendi diliyle, kültürüyle, folkloruyla Osmanlı tarafından korunduğunu görüyoruz. Çünkü Osmanlı insanların inançlarıyla, etnik yapılarıyla ilgilenmedi. İnancı gereği ‘dinde zorlama yoktur’ dedi ve insanları insan olarak görüp muhafaza etti. Emanet olarak gördü. Niye biz ‘insanı yaşat ki devlet yaşasın’ diyoruz? Çünkü bizim asli görevimiz insanı yaşatmaktır.”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her yıl Malazgirt’te 1071’in yıl dönümünü kutladığını hatırlatan Ünal, şöyle konuştu:
“Neden Anadolu’ya girişimizden bu yana bir tarihsel bütünlük oluşturuyoruz? Bugün Cumhurbaşkanımız, o günden bugüne 75’inci devlet başkanımızdır. Biz bu topraklarda bin yıldan beri varız. Bu topraklarda bir şeyin mücadelesini verdik. Dönün, tarihe bakın. Biz bu topraklarda insanın, insan olmanın, insan onurunun mücadelesini verdik. Bu topraklar, insanlığın atasıdır. Anadolu şu anda insanlığın son adasıdır. İyiliğin, merhametin, dayanışmanın, mazluma kucak açmanın ve adaletin topraklarıdır. O yüzden biz bu topraklarda, ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’ diyerek bir mücadele veriyoruz. Bizim siyasetimiz, insanlığın üzerinde yükseldiği değerleri ayakta tutma siyasetidir. Bizim siyasetimiz, merhameti, iyiliği ve adaleti yaşatma siyasetidir. O yüzden bütün dünyada mazlumlar zulüm gördüklerinde tek lidere başlarını çeviriyorlar. Türkiye’ye ve Recep Tayyip Erdoğan’a başlarını çeviriyorlar. O yüzden biz Birleşmiş Milletlere ‘dünya beşten büyüktür’ diyoruz. O yüzden biz ‘daha adil bir dünya mümkündür’ diyoruz.”
Programa, AK Parti Muğla Koordinatörü Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Cihan Sezal, AK Parti Muğla Milletvekili Mehmet Yavuz Demir, İl Başkanı Kadem Mete, ilçe belediye başkanları ve partililer katıldı.
MUĞLA (AA)