2013 Yılında Bodrum Su İsale Hattının “maliyet ve gelirleri” protokol gereği Bodrum Belediyeler Birliğine bırakılmasıyla başlayan süreç MUSKİ ve DSİ’nin birbirlerini karşılıklı suçlamalarıyla devam ediyor.
Muğla İlinin Büyükşehir Yasasıyla yönetilen bir belediye olmasıyla birlikte, kurulan MUSKİ Genel Müdürlüğü ve DSİ’yi karşı karşıya getiren “Bodrum Su İsale Hattı” konusuna teorik ve pratik çözüm önerilerini haber sitemizde zaman zaman yorumlayan ve açıklamalarda bulunan Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi İnşaat Mühendisliği Bölümü Su Kaynakları Ana Bilim Dalı Başkanı aynı zamanda CBS & UZAL (Coğrafi Bilgi Sistemleri ve Uzaktan Algılama, Uygulama ve Araştırma Merkezi) Merkezi Müdürü Doç. Dr. Ceyhun Özçelik, “Sorunun çözümü için entegre bir yaklaşım izlenmeli” diyerek bazı açıklamalarda bulundu.
Özçelik’in “Binlerce Patlama Türkiye için trajikomiktir, bir Dünya rekoru olabilir” saptamasıyla başlayan “Bodrum Su İsale Hattı” analizi söyle oldu:
Bodrum İçme suyu hattı Son 3 Günde 3 Patlama…
Kısıtlı olan su kaynaklarını şehre verilmek yerine yollara ve denizlere dökülüyor. Patlamalar nedeniyle yaz aylarında su kaynaklarının kısıtlı olduğu ve insanların suya olan ihtiyacının arıttığı üstüne üstlük dünyayı sarsan bir Pandemi döneminde, insanların temiz ve sağlıklı suya erişimi engellenmiş oluyor. 36 saatlik bir su kesintisinin hayatı nasıl etkilediğini Bodrumda yaşayan insanlarımız dinlendiğine açıkça görülecektir.
Patlamalar Başa Çıkılacak gibi Değil !
Bodruma Dünyanın dört bir tarafından etki gücü oldukça yüksek insanlar yanında Anadolu’dan mütevazi imkanlarla gelen insanlarımız var. İnsanların zihinlerinde oluşturduğumuz imajla Bodrumun Marka değerine büyük zarar verdiğimiz gibi ülkemizin prestiji açısından da büyük olumsuzluklara yol açıyoruz.
Bodrum’da İçme Suyunu Neden İçemiyoruz?
İçme suyu temin ettiğiniz kaynağın normal şartlar altında içmek için yeterli standartlarda olması beklenir. Bununla beraber, içme suları şehre verilmeden evvel arıtma tesislerinde dezenfektasyon süreçlerinden geçirilerek arıtılır. Bu nedenle, yeni yapılan bir iletim ve dağıtım hattından sağlanan içme suyunun içilmemesi için hiçbir sebep yoktur. Ancak bodrumda, İletim hattında ki patlamaların önüne geçilememesi nedeniyle hatta negatif basınç meydana gelmesi ve içme suyuna kanalizasyon, sızıntı ve yeraltı suyu karışma ihtimali oldukça yüksektir. Dağıtım hattının yerel yönetimce değiştirilmesi ise henüz gündemde olduğunu bilmiyoruz.
Ahmet Aras sözünde durabilirse, Bodrum altyapı sorunu zaman alsa da çözüme kavuşabilir.
Sorunun çözümü için entegre bir yaklaşım izlenmeli. Yani DSİ, MUSKİ ve Bodrum Belediyesi ve diğer ilgililerin tamamını içeren bir bakış açısıyla, içme suyu, kanalizasyon, yağmur suyu ve diğer altyapı hizmetleri, yol, köprü, kaldırım ve diğer yer üstü inşaatları beraber düşünülerek yapılmalıdır. Bir sorun için geliştirdiğimiz çözüm bir başka soruna yol açmamalı ve defeatle kazılan veya inşası gerçekleşen imalatlarla karşı karşıya kalmamalıyız. Bu süreçler, aylar boyunca Bodrum da yaşayanların ve ziyaretçilerinin hayatlarını zorlaştırdığı gibi kamu kaynaklarının da israfına sebep olmaktadır. Bu noktada Bodrum Belediye Başkanı Ahmet Aras beyin basına yansıyan “Alt yapı yapılmadan Üst yapı yapmayacağız” sözü önemlidir. Bu söz tutulabildiği mertebede, ve de birileri altyapı yapmadan üstyapıyı yapmayız anlayışına dönüşmediği sürece, zaman da alsa bodrumun sağlıklı bir şehir görüntüsüne kavuşabileceği umudu canlı kalacaktır.
Sorumlu kim? MUSKİ mi? DSİ mi? Yoksa Bodrum Belediyesi mi ?
Sorumlunun kim olduğu işin hukuki boyutudur? Biz teknik insanlar olarak, konunun bir an önce çözüme kavuşturulması noktasında bir inisiyatif alınması arzusundayız. Kim sorumlu olduğu hukuki ve idari bir husustur. Bildiğim kadarıyla konuyla ilgili hukuki süreç devam etmektedir. Tarafların bakış açılarını anladığım kadarıyla özetleyebilirim. 2001 yılında Bodrum Belediyeler Birliği ile DSİ arasında bodrum yarımadasının içme suyu ihtiyacının karşılanmasına yönelik bir anlaşma söz konusudur. Bu anlaşma gereği DSİ, Geyik barajı ve ilave 3 ilave kaynaktan içme suyu sağlıyor, gereken iletim hattını inşaa ederek, 2011 yılında Bodrum Belediyeler Birliğine bir protokolle devrediyor ve ön kabul yapılıyor. Sonrasında, kabaca 80km Polyester (CTP), 60 km Plastik (HDPE) ve 6 km Çelik borudan oluşan hatta patlamalar baş gösteriyor. Patlamaların önü alınamayınca 2013 yılında Polyester borunun 17 km lik bir kısmı da Çelik Boruyla değiştiriliyor. İlgili maliyet ve gelirler protokol gereği Belediyeler Birliğine bırakılıyor. Büyükşehir olunması sonrası, patlamaların durmaması üzerine MUSKİ Genel Müdürlüğünce hattın kusurlu olduğu değerlendirmesiyle hattın kesin kabulüne şerh konuluyor ve maliyet ile ilgili (20 milyonluk inisiyatif dışı ödemeler dışında) DSİ ye bir ödeme yapılmıyor. Devlet Su İşleri (DSİ) ise, hattın devrinin gerçekleştiği, hattın inşaa maliyetiyle ilgili olarak MUSKİ tarafından bir ödeme yapılmadığı, hattın gelirlerinin MUSKİ tarafından alındığı ve de Büyükşehir yasası gereği Su temini ve sağlamımı görevi Büyükşehirlerde olduğu gerekçesiyle sorumluluğun tamamen MUSKİ Genel Müdürlüğü ve Muğla Büyükşehir Belediyesinde olduğunu ileri sürüyor. Konuyla ilgili İdari ve Hukuki Süreçlerin devam ettiğini biliyorum.
Teknik çözüm geliştirilirse, idari ve hukuki sorunlar aşılabilir.
Sorunun çözümüyle ilgili olarak, hattın tamamen yenilenmesi, sadece polyester boruların değiştirilmesi, patlama noktaların saptanarak sorun olabilecek yerlerin tespiti sonrasında peyderpey patlama öncesi onarımların gerçekleştirilmesi gibi farklı alternatifler geliştirilebilir. Hangi alternatifin çözüm için uygulanacağı idari ve maliyetin üstlenilmesi noktasında siyasi bir karadır. İstenilmesi durumunda boru tipi, basıncı, zemin özellikleri ve iletim hattı ekipmanlarının konumu temelinde patlama olması muhtemel konumlar belirli bir risk temelinde belirlenebilir. Sonrasında, per dey pey patlama olması muhtemel konumlarda onarımlar da gerçekleştirilebilir. Ancak 3000 (patlama tanımına bağlı olarak 2000) civarında bir patlama sayısının, hattın tamamen yenilenmesi gerektiği ön izlenimini de doğurduğunu belirtmek gerekir. Hattın tamamının değiştirilmesi veya kısmen onarılmasına ilişkin avantajlar ve dezavantajlar hazırlanacak bir bilimsel rapor ile ortaya konulabilir.
Sonuç olarak, kurumsal, yasal ve idari problemler aşılarak bölgenin susuz kalmaması, su kaynaklarımızın boşa harcanmaması, maddi kayıpların önüne geçilmesi ve de bölgenin marka değerinin korunması için gerekli idari ve siyasi inisiyatifin alınması gerekmektedir.