Sosyal Devlet tanımının içinde, sosyal eşitliği sağlama açısından devletin zorunlu olarak bulunması gereken alanlar bulunur. Hayatın olağan akışı içerisinde eşitliği sağlamak da bunlardan birisi ve belki de en çetrefilli olanıdır. Zira, öz kaynakları mucibince yönetip, sınıfsal ve dezavantajsal açığın makasını daraltmak, devleti devlet yapan uygulamaların başında gelir. Bu, “devletin sosyal zorunluluğudur”.
Eşitsizlik durumu nasıl ve neden meydana gelir, başka konu ama, sorunun giderilemediği noktalar “Sosyal Sorumluluk” başlığında ele alınıyor. Vakıflar, dernekler, cemiyetler, gönüllülük esasına dayalı çalışmalar ekseninde şekilleniyor, sosyal sorumluluk mecrası. Güzel maksada dayalı esasa uygun çalışmalar, toplum bilinci uyandırıp, farkındalık yaratma açısından önemli bir misyonu üstleniyor. Özellikle, dezevantajlı güruhun sorunlarının giderilip, kalite normlarını yükselten uygulamalara sebep olduğunda, toplumun takdirini toplayan halde yer ediyor insani hafızamızda. “Eğri ağaçsız orman olmaz” misali, bunların arasında muzır yapılanmalar sıklıkla baş gösterir hale gelmeye başladı son dönemde. İyilikten, yardım severlikten yana olan insanların hasbi duygularına dokunup, bunları istismar ederek, nitelikli oluşumlarla güzelliğe meyyal insanların arasını açan yapılanmaları kastediyorum.
Şablon standart: konunun durumuna uygun bir kaç vitrin yüz seçilip, popülaritesi güncel ve yüksek konu tespit edilip, göz dikilen alana yönelip, ucuz ve şahsi çıkarları paralelinde nemalanmaya devam ediyor.
Bugün 3 Aralık. Dünya Engelliler Günü. Halen net bir oran verilemese de, nüfusun % 10-12’lik kısmı engelli kategorisine giriyor. Bugün, kamusal alanda erişilebilirlik ilkesini test edin, Bodrum Kaymakamlığı, Turgutreis Jandarma Karakolu, Turgutreis Merkez Postanesi, Turgutreis Merkez Yalı Cami, Bodrum Kaymakamlığı Sosyal Hizmet Merkezi binasına gidip. 2022 sayılı kanunun icap hallerine bakın. Yaşlı, engelli, muhtaç, güçsüz ve kimsesiz Türk vatandaşları için düzenlenen sosyal tanımın, gerekli hale gelmesi için istenilen şartların gerçek hayatla uyuşmazlığına dikkat edin. “Pozitif ayrımcılık” diye bir ilke icat edip, sağlıklı bir vatandaşın İş – Kur kaydını dijital ortamdan kabul edip, engelliyi ayağına çağıran bir anlayışı duyumsayın. Devletin, tam teşekküllü hastaneden verdiği engelli raporuna binaen Aile, Sosyal Politikalar ve Çalışma Bakanlığı tarafından verilen kimlik kartı verilmesine, aslında bu bilgilerin Mernis altyapısında da işli olmasına rağmen, defalarca ve defalarca sizden rapor istenilmesinin güçlüğünü zihninizde şekillendirin.
Yaşanılan zorlukların dahasını yazsam okurken yorulur, sonunu getiremezsiniz. Bunları yazmak, ve hala yazmak tuhaf bir kısır döngü içinde hissettiriyor. Ama sistemin hisleri yok. Sistem duvardan beter. Duvardan ses geliyor, sistemden gelmiyor.
“Devlet Baba” diye bir tabir var. Sanırım en son bizim kuşağın sıklıkla kullandığı bu deyişe, hayatımın son on iki yılına damga vuran hareket kısıtlılığım döneminde oldukça yabancılaştım. Devlet Baba : koruyucu, kollayıcı, adil, müşfik diye uzayıp giden olumlama sıfatları ile tanımlanıyorsa, yaşadığım düzlem ve şartlarda devlet benim için “enişte” tanımıyla örtüşüyor.