Çoktandır gitmiyordum İstanbul’a. Bayram vesilesiyle torun sevmeye, artan zamanda da şehri gezmeye gittim. Uçak bilet fiyatları tavan yapmıştı yapmasına ama milletin umurunda değil ki, yoğun kalabalıklar vardı alanlarda.
Bodrum hava alanına giriş, özel güvenlik bagaj kontrolü nedeniyle devamlı sorunlu. 3-4 turnike olmasına rağmen, personel tasarrufu nedeniyle geçişler tek turnikeden yapılıyor. Eğer beklemekten bunalan yolcular toplu itiraz ederlerse, ancak o zaman açıyorlar bir turnikeyi daha. TAV havaalanlarını iyi yönetiyor ama özel güvenlik hizmetinde çok başarısız. Hep söylerim, CEO’lar ve yöneticiler filan VİP’lerden değil, halkın arasından geçmeli uçağa. Valizini bizim gibi vermeli, kuyruklarda manasız şekilde beklemeli, itilip kakıl malı ki biraz, görsünler şirketlerini nasıl yönettiklerini. Bu eleştirim çok sevdiğim kardeşim Sani Şener‘e. Artık halkın arasında gidip gelmeli ve kendisine herşeyin çok iyi ve güzel gittiğini söyleyenlere de fazla kulak asmamalı. Türk’ün aklı gözüdür.
Türk Hava yollarına da söyleyeceklerim var. O kadar genç ve tecrübesiz yeni personel çalıştırıyorlar ki, güvenlikten geçerken çekilen eziyetin ekstrasını, yolcular biniş kartlarını alırken de çekiyorlar. Bir bilet işlemi 15-20 dakika sürer mı? Acemilikleri yüzlerinden okunuyor memurların. Bu arada rötarların çok arttığını da belirtmeliyim. Üzerinde durulacak bir başka husus ise, kimse yeni İstanbul havaalanına uçmak istemiyor. Bu yüzden uçakların çoğu Sabiha Gökçen’e gidiyor. Yolcular yanlış-doğru haberler, belki de bilgi kirliliği nedeniyle ama güven duymadıkları için tercih etmiyorlar yeni havaalanını. Yönetim de iddiaları çürütecek cevapları veremiyor, gerekli açıklamaları yapmıyor bir türlü. Uçaklar kuşların göç yoluna mı iniş yapıyor. Hakim rüzgarlar inişleri tehlikeye düşürecek boyutta mı, zemin gerçekten sağlam değil mi, pistlerin altında göletler mi var? Bunlar doğru mu yalan mı, devlet vermiyorsa cevabını, pilotlar derneği, mimar mühendis odaları, çevreci kuruluşlar ortak bir basın toplantısıyla açıklayamazlar mı gerçekleri halka?
Bodrum’dan zaten rötarlı kalktık. Bir rötar da, Sabiha Gökçen meydanının pistinde uçak içinde yaşadı yolcular. Uçuş trafiğinin çoğu buraya yönlenince,iniş kalkışlarda iyice zorlaştı.Hele kalkışlarda resmen sıraya giriyorlar, öyle olunca da yolcular uçak içinde beklemekten bunalıyorlar. Bavullar zamanında geliyor ama bir kısmı hırpalanıyor yollarda. Dikkat ettim, valizler yüklenirken de inerken de özen gösterilmiyor, çuval atar gibi fırlatıp atıyorlar. Haliyle kırılıyor, yırtılıyor, zarar görüyor çoğu. Şikayetler öylesine artmış ki, hava yolları artık zarar gören valizin yerine yenisini veriyorlar hemen. Zararı tespit ediyorlar, zabıt tutuyorlar, sonra da isterseniz alıyorsunuz Çin malı ucuz bavulu.
Neden kimse gitmek istemiyor yeni havaalanına, niçin kimse uçmak istemiyor oraya? Gidip gözlerimle görmeye karar verdim. Taksim’de Divan Otelinin karşı sokağının içinden kalkan Havaist otobüslerinin en öndekine bindim.10 dakika bekledikten sonra, o otobüsün Sabiha Gökçen’e gittiğini öğrendim. Otobüsün nereye gittiğini belirten bir levha, bir tabela filan yoktu. Benim gibi yanlışlıkla binen 3-5 kişi daha indi arkamdan. Neyse doğru otobüsü sora sora bulduktan sonra, binişte emekli ve basın kartlarının geçmediğini ve 18 lira ödemem gerektiğini söylediler. Diğer kartlar geçmiyordu ama kredi kartı geçtiğinden onunla aldım biletimi ve koltuklardan birine kuruldum. Beklerken gördüm ki, yeni havaalanına 15 dakikada bir, Sabiha Gökçen’e ise yarım saatte bir kalkıyor otobüsler.
İyi ayarlamışlar doğrusu.
Ancak kalkış yerini de iyi ayarlasalar, sokak aralarından sıkış tepiş değil de, daha rahat bir kalkış yeri bulsalar hiç fena olmaz. Öyle ya, koca koca havaalanlarını yapıyorsunuz da, oraya gidecek otobüslere rahat ve medeni bir terminali mi yapamıyorsunuz? Akıl alır gibi değil. Denizleri geçiyoruz ama çayda boğuluyoruz işte…