Bodrum Kalesi restorasyon, restitüsyon ve röleve mühendislik projesinin 1. Etabına devam edilip, 2.Etap revize edilecek.
Kültür ve Turizm Bakanlığı aleyhine Muğla 2.İdare Mahkemesi’nde açılan dava sonrasında, Bodrum Kalesi’nin restorasyon, restitüsyon ve röleve mühendislik projesi durdurulmuştu. Edindiğimiz bilgiye göre, yerel mahkemenin bu kararı Ankara’da ilgili bakanlık bünyesinde yapılan toplantılar ile değerlendirdi. Yapılan toplantılar sonrasında alınan kararla Bodrum Kalesinin; 1.Etap restorasyon, restitüsyon ve röleve projesi devam edilip, projenin 2.Etap çalışmaları ise alınan mahkeme kararına istinaden revize edilmesine karar verildi.
Bugün ise, TMMOB Bodrum bileşenlerin yaptığı açıklamada yerel mahkemenin aldığı karar doğrultusunda Bodrum Koruma Amaçlı Revizyon ve İlave İmar Planı’na göre Kumbahçe’de sualtı arkeoloji müzesi için bir alan tahsis edildiği hatırlatılarak, bu arsa için bir yarışma açılması talebi geldi.
Projenin, İzmir Rölöve ve Anıtlar Müdürlüğü tarafından 2014 yılı başında ANB Mimarlık
Şirketi’ne ihale edildiği ve Muğla Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu tarafından revize edilmiş haliyle 22 12.2016 tarihinde nihai olarak onaylandığı hatırlatılarak, 1 Ekim 2017 tarihinde Bodrum Kalesi’nin kapatılmasıyla birlikte başlayan süreçle ilgili şu ifadelere yer verildi:
“Bodrum Kalesi restorasyon, restitüsyon ve röleve mühendislik projesiyle ilgili olarak, 06.10.2017 tarihinde Kültür ve Turizm Bakanlığı aleyhine Muğla 2.İdare Mahkemesi’nde dava açarak hukuki süreç başlatmıştır. TMMOB’nin itirazı, özellikle Kale içinde yıkılması planlanan yapıların bir bölümü ve ek veya yeni olarak inşa edilmek istenen yapılarla ilgilidir. Örneğin uygulanmak istenen projede Serçe Limanı Batığı’nın sergilendiği 400 m2 lik binanın 880 m2 lik bir müzeye dönüştürülmesi, Uluburun Batığı’nın tam ölçekli replikasının yok edilerek, onun içinde sergilendiği 286 m2 lik binanın tamamen yıkılması ve yerine 500 m2 lik bir depo ve laboratuvar binasının yapılması öngörülmüştü. Planlanmış olan bu fazla iri yapılar, hem kendi başına bir tarihsel değer olan kalenin özgün dış mekân dokusunu hem de Milattan önceki dönemlerden başlayan arkeolojik verilerini geri dönülmez bir şekilde tahrip edecekti.”