Doğuştan veya, başınıza gelen kaza – rahatsızlık sonucu hareket kabiliyetinizin bir kısmını ya da tamamını yitirdiyseniz, mevcut yasaların durumunuzu tanımladığı sıfat ”engelli” olduğunuz yönünde.
Son günlerin moda tabiriyle ”dezavantajlı” gruba dahilsiniz. Devletin, resmi niteleme sıfatı yıllar içinde değişikliğe uğradı. Aklımda kaldığı kadarı ile ”sakat, özürlü, engelli” diye değişen bu tanımlama, günümüz şartlarında yerini ”dezevantajlı” tabirine bırakmış görünüyor. Mevcut iktidar 2006 yılında Kopenhag Kriterleri’ ne imza atınca, söz konusu camia oldukça heyecanlandı.
Nasıl olmasıydı bu heyecan. İmzalanan protokolün ilgili maddesinde, engellilerin sosyal hayata katılımının önündeki fiziki ve bürokratik engeller devlet kontrolünde – ve hatta güvencesinde – şartlarında zaman tahditinin de bulunduğu bir zaman sonrası ortadan kaldırılacaktı. Yıl, milattan sonra 2006 idi dediğim gibi. O tarihte ”kamusal alanda erişilebilirlik” hususunda belirlenen mecburi tarih ötelendi. Sonra bir daha ötelendi.
Ondan önce engelli camiası haklarını arayıp, taleplerini dile getirmek istediğinde: ”İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’ne’‘ başvurup, kaynak gösterirdi, haklı taleplerine mesnet olarak. Yayınlanma Tarihi: 24 Ocak 2018 olan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından “Engelliler Hakkında Kanun”un erişilebilirlikle ilgili hükümlerinin uygulanmasını sağlamak üzere hazırlanan “Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Yönetmeliği” 20 Temmuz 2013 tarihinde 28713 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdi. Erişilebilirlik İzleme ve Denetleme Yönetmeliği ile; kamu hizmeti için kullanılan; Resmi binalar ile ibadet yerleri, Özel eğitim, özel sağlık tesisleri, Sinema, tiyatro, opera, müze, kütüphane, konferans salonu gibi kültürel binalar ile Gazino, düğün salonu gibi eğlence yapıları, Otel, özel yurt, iş hanı, büro, pasaj, çarşı, alışveriş merkezi gibi ticari yapılar, Spor tesisleri, yüzme havuzu, genel otopark ve buna benzer umuma ait binalar, Mevcut tüm yol, kaldırım, yaya geçidi, açık ve yeşil alanlar, spor alanları ve benzeri sosyal ve kültürel alt yapı alanları ve Toplu taşıma araçlarında erişilebilirlik tedbirlerinin alınıp alınmadığı takip edilecek ve denetlemeler yapılacak, denildi.
Tüm bunları dikkate alarak Bodrum’da, ”kamusal alanda erişilebilirlik” hususunda, mevcut kamu binalarının erişilebilirliğine bakarsak: Bodrum Kaymakamlığı’ na yapılan asansör kullanım dışı. Davaya müdahil olmak istediğim için biliyorum, sanırım adli boyutu halen devam ediyor. Bodrum Belediyesi’nin asansörü olmadığı için, üst katlara ulaşamıyor dezevantajlı vatandaş. Yasada, ”ibadet yerleri” hükmü de bulunduğundan, yaşadığım yer olan Turgutreis’e bakıyorum, Turgutreis Merkez Camii de erişilebilirlik açısından gerekli adımları atmamış. Turgutreis Jandarma Komutanlığı hakeza, o da engelli erişilebilirlik durumunda. Kara mizah örneği sayılacak bir durumu arzedeyim: geçen gün Bodrum Adliyeye gittim, engelli girişi bir araç tarafından kapatılmış. Etrafta, genelde açık cezaevi mahkumlarından olan park görevlisi de yoktu 112 acil servis üzerinden durumu izah ettim. Bağladıkları emniyet birimi, bildirdiğim plakalı aracın kendilerine ait olduğunu söyledi. Gelen memur, özür diliyerek ”tutuklu getirmiştik” dedi.
Kamusal alanda erişilebilirlik ön izleme komisyonu kararlarını incelediğimizde, tüm uygun kriterler babında, yasal ölçüler mevcut. Merdiven trabzanı ölçüsünden kapı aralığına, kaldırım yüksekliğinden engelli rampası eğimine kadar, matematiksel mühendislik verileri mevcut. Ama… Ama, yok kardeşim. Tüm bu bilgiler, devletin garantör olan durumu, adli mekanizmanın koruyucu olması, atanmış ve seçilmiş yönetenlerin, kamusal alanda erişilebilirlik ilkelerini hayata geçirmesi ile yükümlü olması gerekliliğine rağmen, Bodrum’da kamusal alanda erişilebilirlik, hakkı ile uygulanmıyor. İki buçuk saat bir toplu taşım aracı beklerken, yolunuzun düştüğü bir kamu binasına girmeye çalışırken velhasıl kelam dezevantajlı birey olarak sosyal hayata dahil olmak isterken, duvar gibi çıkıyor karşımıza engeller.
Dediğim gibi, yıl milattan sonra 2018. Bedri Rahmi, ”oğlum Mernus, sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun” diyeli seksen sene falan oldu.