Yaklaşık bir aydır depremle yaşamaya çalışan Bodrumlular, bilgi kirliliği yüzünden ne yapacaklarını şaşırdılar.
Yeterli ve sağlıklı bilgi akışı olmadığı için 7 şiddetinde hissedilen büyük depremin hiç can kaybı olmadan atlatılması, ciddi bir hasarın bile yaşanmadığı Bodrum ve çevresi için bir tercih nedeni olması gerekirken, neredeyse Bodrum’ dan kaçışa ve bu bölgede yaşayan insanları tedirgin etmeye neden oldu.
Her ne kadar Bodrum sevdalıları, tüm söylentilere, şehir efsanelerine rağmen bu güzel kentten vazgeçmeseler de, ister istemez Bodrum halkı bu bilgi kirliliğinden hayli rahatsız oldu.
Deprem bir doğal afetse eğer, hepimizin bu gerçekle yaşamaya kendimizi alıştırmamız gerekirken, internet fenomenlerinin yaptığı felaket tellallığı yüzünden hala evine girmeyip, dışarda yatanlar var.
Bilim adamlarının yaptığı açıklamalara itibar etmeyip, her gün yeni ve gerçek dışı söylentilerle bölge halkının tedirgin edildiği bir yana, bu durumdan en çok da Bodrum esnafı ve turizmi etkileniyor.
Şimdiye kadar Bodrum’dan beslenen magazin basını, bu kez de depremi bahane ederek sürekli suni gündem oluşturmaya, dolayısıyla da Bodrum’un ekonomik ve sosyal yaşamına darbe vurmaktadır.
Düşünüyorum da bu deprem Bodrum da değil de doğuda bir Anadolu kentinde yaşansaydı medya bu kadar ilgi gösterir miydi?
Böylesine güçlü bir depremi bu kadar az hasarla atlatan kent olarak, en güvenilir yer olarak tavsiye edilmesi gerekirken, her sarsıntı, her artçı sonunda asılsız söylentilerle halkı paniğe yöneltenler, Bodrum’a en büyük kötülüğü yapıyorlar.
Bodrum’u yönetenlerin en kısa zamanda bilim adamları, meslek odaları, sivil toplum kuruluşları, üniversitelerden uzmanların katılımıyla bir çalıştay ya da sempozyum düzenleyerek, buradan çıkacak raporu kamuoyuyla paylaşması ve bu bilgi kirliliğine son vermesi gerekir.
Yalnızca deprem olayında değil, Bodrum’da yaşayan halkın yaşamını etkileyecek tüm projelerde öncelikle toplumun bilgilendirilmesi gerekir.
Aksi halde bilgi sahibi olmadan fikir beyan eden işgüzarlar yüzünden vatandaşın kafası daha çok karışıyor ve telafisi mümkün olmayan uygulamalar yüzünden yine Bodrum halkı zarar görüyor.
“Bodrum bir dünya kentidir, başka bir Bodrum yok” diyorsak eğer, bu kenti birlikte yönetmemiz gerekir.
Tüm kamu yöneticileri, yerel yöneticiler, bu kente karşı kendisini sorumlu sayan tüm sivil yurttaşlar ve örgütler, hep birlikte yaratıcı, ortak projelerle Bodrum’u daha yaşanılır bir kent haline getirmek zorundayız.
Siyasetin her geçen gün biraz daha kirlendiği ortamda bu görev siyasilerden daha çok sivil topluma düşmektedir.
Kuşkusuz siyasi partilerin toplum üzerindeki etkisi yok sayılamaz.
Ancak hizmetten çok, siyaseti bir rant alanı, hırs ve kişisel çıkarların aracı olarak gören siyaset baronları yüzünden idealist düşünen, ilkeli ve önyargısız siyaset yapmak isteyenlere hareket alanı bırakılmadığı da bir gerçek.
Depremden kaynaklı artçı sarsıntıları öne çıkararak, Bodrum’un gerçek ve yaşamsal sorunlarını göz ardı etmeye kimsenin hakkı yoktur.
Artık bir kangren haline gelmiş içme suyu, arıtma, çöplük, çevre kirliliği, kıyı yağması, doğal alanların yok edilmesi gibi ertelenemez sorunlar dururken depremle yatıp, depremle kalkar hale geldik.
Eski ve kullanışsız binaların gözden geçirilmesi, depreme dayanıklı hale getirilmesi, kuşkusuz önemlidir.
Ancak hayat devam ediyor ve bu coğrafya da yaşayan bizler, hayatımızı kolaylaştıracak, daha kaliteli bir yaşam için gerekli olan projelerin biran önce yerine getirilmesi için mücadele etmek yerine. yeni depremler için neredeyse tarih veren söylentilerle enerjimizi tüketme lüksüne sahip değiliz.
Öte yandan yapılması düşünülen her projeye, araştırıp incelemeden toptancı bir karşı olma alışkanlığından da kurtulmak zorundayız.
Bodrum’la simgeleşmiş Bodrum kalesi restorasyonuyla ilgili olarak da bir dolu söylenti havada uçuşuyor. Projenin tüm taraflarını aynı masa etrafında toplayarak Bodrum için en uygun olanı yapmak konusunda birbirimizi ikna etmekten başka yol olmadığını düşünüyorum.
Geçmişte Külliye projesinde olduğu gibi halkın istemediği bir projeyi, halka rağmen yapmaya kalkmanın kimseye yararı olmayacaktır.
Öte yandan kalenin onarıma ihtiyacı varsa, uzmanların kamuoyunu tatmin edecek açıklamalar yapmasında yarar vardır.
AYHAN ONGUN (Gazeteci-yazar) 15.08.2017/BODRUM
Çok doğru bir konuya el atmışsın Ayhan hocam. Günümüz sosyal medya manyağı dolu artik…