Yerel yönetimler, sadece teknik hizmetlerin değil, aynı zamanda yaşadıkları çevreye, kültüre ve insana değer veren politik bir anlayışın taşıyıcısı olmalıdır.
Bu bağlamda, Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) yerel yönetimlerinde görev alan bireylerin, sosyal demokrat bir anlayışı benimsemiş, sol ideolojiyi özümsemiş ve politik bilinci olgunlaşmış bir profilde olması büyük bir önem taşır. Deniz Koca, bu niteliklere sahip bir belediye meclis üyesi olarak, hem bireysel duruşuyla hem de politik katkılarıyla örnek bir yerel yönetim temsilcisi profili çizmektedir.
Belediye yönetimi: Bir meyve suyu analojisi
Deniz Koca’nın bir meclis üyesi olarak ifade ettiği yaklaşım, yerel yönetimleri bir meyve suyuna benzetmeyi mümkün kılar.
Eğer bir meyve suyu saf, kaliteli ve katkısız ise, içeriği zengin ve faydalı olur; ancak katkılarla zayıflatılmışsa tadını ve özünü kaybeder. Yerel yönetimler de böyledir: İçeriğinde sosyal demokrat değerler, halkın iradesine saygı, çevreye duyarlılık ve eşitlikçi bir anlayış barındırırsa, topluma fayda sağlar. Aksi takdirde, politik manipülasyonlar ve demokratik olmayan müdahalelerle yozlaşır.
Deniz Koca’nın yer aldığı meclis profili, işte bu “katkısız” yönetim anlayışını savunan bireylerden oluşmalıdır.
Siyasi bilinci yüksek, toplumsal değerleri önemseyen, tarihine, doğasına ve kültürüne sahip çıkan bireyler sayesinde yerel yönetimler, halkın gerçek ihtiyaçlarına yanıt verebilir.
Demokrasiye müdahaleler ve itibarsızlaştırma politikaları
Bugün İstanbul Beşiktaş Belediyesi ve Mersin Akdeniz Belediyesi’ne yapılan kayyum atamaları, demokratik yöntemlere müdahalenin en somut örneklerindendir. Seçimle alamadıkları yerleri, otoriter yöntemlerle ele geçirme çabası, halkın iradesine yapılan bir darbedir. Deniz Koca’nın da belirttiği gibi, bu durum, geçmişteki Ergenekon ve Kumpas davalarındaki hukuksuz yaklaşımların yeni bir versiyonudur. CHP’ye ve onun temsil ettiği yerel yönetimlere yönelik itibarsızlaştırma kampanyaları, halkın gözündeki güveni sarsmayı ve yönetimleri zayıflatmayı hedeflemektedir. Ancak bu girişimler, ancak güçlü bir politik bilinç ve demokratik mücadeleyle bertaraf edilebilir.
Tarihi, kültürü ve doğayı koruma bilinci
Bir belediye meclis üyesinin asli görevi, yalnızca mevcut sorunları çözmek değil, aynı zamanda yaşadığı bölgenin tarihi, kültürü ve doğal zenginliklerini korumaktır. Deniz, orman, plaj, ekolojik denge gibi unsurlar, bir bölgenin kimliğini oluşturur ve bu kimlik ancak sosyal demokrat bir anlayışla korunabilir. Deniz Koca’nın meclis üyeliği profilinde, bu bilinç açıkça görülmektedir. Çevresel ve toplumsal sorunlara duyarlı yaklaşımı, onun siyasi bilincinin ve yerel yönetim anlayışının bir yansımasıdır.
Sonuç olarak, Deniz Koca’nın temsil ettiği yerel yönetim profili, demokratik yöntemleri ve sosyal adaleti savunan, halkın iradesine sahip çıkan bir çizgiye sahiptir. Bu çizgi, yaşadığı yerin tarihi, kültürü ve doğasına sahip çıkma sorumluluğunu taşır. Böyle bir anlayışın yaygınlaşması, yerel yönetimlerde daha etkili ve kalıcı çözümler üretilmesini sağlayacaktır. Türkiye’nin geleceği, ancak bu bilinçli mücadeleyle şekillenecektir