Yerel seçimlerin üzerinden 8 ay geçti. Geriye dönüp sosyal belediyecilik adına yapılanlara baktığımızda, ideolojiden yoksun, plansız ve veri tabanı oluşturmadan işe koyulan yöneticilerin şimdiden çuvallamaya başladığını görüyoruz.
Sözde sosyal belediyecilik adına yapılanlar, liberal ve kapitalist ideolojinin alternatifi olmak yerine, sistemin aksayan yönlerini onarmak ve onu sürdürülebilir kılmaktan öteye geçememektedir.
Sosyal belediyecilik bir tercih ve sınıfsal bir eğilimdir; halkı kucaklaması gerekir. Eğer belediyeciliği ego, yeniden seçilme kaygısı ve seçmen dayatmasına göre yaparsanız, halkın lehine sonuçlar üretmeniz mümkün olmaz.
Yetenekleri sınırlı, risk almaktan korkan yöneticiler, açık bir hedeflerinin olmadığını gizleme stratejisi güderler. Bu, haritasız ve pusulasız denize açılmak gibidir; varış noktasını bulamazlar.
Egodan, koltuk sevdasından ve güç zehirlenmesinden kurtulamayan, ideoloji yoksunu bir kısım yöneticilerle yaşayan insanlarımız bıkmış durumda. Sayın yöneticiler, insanlığınız, aklınız, liyakatınız ve yeteneklerinizle değer görmelisiniz; sahip olduklarınızla değil.
Söyledikleriniz, tavrınız ve yaptıklarınızla bir anlam kazanıyorsunuz. Boş, hamaset dolu konuşmalardan insanlar artık yoruldu.
Biz insanca yaşamak istiyoruz ve bu bizim en doğal hakkımızdır.