arena haber arena bodrum haber arena bodrum gazetesi bodrum haber bodrum haberleri bodrum gazeteleri bodrum yerel haber bodrum güncel haber bodrum gündemi bodrum haber siteleri bodrum kent haberleri bodrum sağlık bodrum eğitim bodrum asayiş bodrumspor bodrum güncel bodrum yerel gazeteleri bodrum belediyesi bodrum kaymakamlık bodrum devlet hastanesi bodrum kültür sanat haberleri bodrum ekonomi bodrum turizm bodrum gazeteleri bodrum haberleri bodrum spor haberleri bodrum siyaset
Bodrum Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

Bodrum, Sakın(ım) Plansız Yürüme

Hepinizin bildiği, duyduğu dedikoduları ben de Zalimcan’dan duyuyorum. Biliyorum ki bizimkinin bire bin katıp anlatma huyu yoktur. O yüzden duyduklarımı buradan anlatmak istemiyorum size. Hani diyorlar ya “yer yerinden oynar” diye. Bizim böyle bir derdimiz yok. Her şey güzel, Bodrum’a yakışır ve kalıcı olsun istiyoruz. Yer yerinden oynarsa da, ne yapacağımızı anlatmak için çırpınıyoruz.

Çok önemsediğimiz ve yıllardır çığlık çığlığa seslendirdiğimiz bir şey var; “Baştan aşağı PLANLAMA”. İşte sanırım Bodrum artık bu konuda zurnanın son deliğine gelmiş vaziyette. Plansızlık söz konusu olunca, kimin eli kimin cebinde belli olmuyor haliyle. O yüzden tekraren uyarıyorum. BODRUM BİTİYOR !!

Bodrum’un içinde bulunduğu durumda “Sakınım Planlaması” diye pek duyulmayan bir kavramı gündeme getirmek istiyorum. “Nedir Sakınım Planlaması, ne zaman ve nasıl yapılır” konusunu ileriki yazılarımızda ayrıntılandıracağız. Bu kavram benim icadım değil. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın “Risk Belirleme, Sakınım Planlama Şube Müdürlüğü” bile var. “Aman hocam patlar matlar” demeyin. Patlamasın diye, patlarsa ne olur diye, patladıktan sonra ne yapmalı diye planınız olmazsa, elinizde patlar benden söylemesi.

Geçtiğimiz Perşembe günü Bodrum Trafo’da Prof. Dr. Tuncay KULELİ’nin bir konferansı vardı. Birçok kişinin bilmediği bilgilerle, aklı olanın korkudan donup kalacağı nitelikteki aktarılanlardan bazı notlarımı paylaşacağım ve oradan hareketle Sakınım Planlaması kavramına gireceğiz.

Bodrum’da deniz seviyesi 1985’den itibaren ortalama yılda 3,3 milimetre yükseliyor. Hatta 1995’li yıllardan sonra 4.3 milimetrelere kadar çıkmış durumda. Bu da demektir ki, önümüzdeki 40 yılın sonunda deniz seviyesi 16 santimetre yükselecek. Çok önemli gelmedi değil mi ? Peki şöyle söyleyelim; örneğin Kumbahçe’de deniz seviyesi ile yaya yolu arasındaki kot farkının 130 santimetre olduğunu ve güçlü rüzgarlarda bu kot farkının sıfıra inip yaya yolu üzerindeki dükkanları su bastığını söylesek.

Kıyı hareketlerini değerlendirmede kullanılan bilimsel bir ölçüt var. Adı; “kıyı kırılganlık indeksi”. Bu ölçüt, denizin gel-gitleri ile fırtınalı havalarda oluşan dalga etkilerinin, kıyı kesiminde yaratacağı etkiyi anlatıyor kabaca. Sözü uzatmadan söyleyelim. Bodrum kıyılarının ortalama %55’i çok yüksek ve yüksek kırılganlık indeksine sahip. Turgutreis, Bitez, Gümbet, Bodrum Merkez, Yalıkavak ve Gündoğan’ın kırılganlık indeksleri yüksek ve çok yüksek tabi.

Bodrum nüfusunun %22’si yüksek kırılganlık riski taşıyan kıyılarda yaşıyor. Bu da ne demek ? Ellerimizle bile isteye değiştirdiğimiz iklim koşullarının sonucu oluşan fırtına ve hortum gibi doğal olaylar sonucunda, kıyılarımızda oluşacak mal kayıplarının yanı sıra önemli bir nüfus da tehlike altında demek.

Örneğin Bodrum kentsel altyapısının %60’ından fazlası, turizm tesislerinin %58’i, tüm kentsel hizmet alanlarının %80’i yüksek ve çok yüksek kırılganlık indeksine sahip. Yani ne demek ? Bile isteye değiştirdiğimiz iklim koşullarının sonucu oluşan doğa olaylarından dolayı yaşayacağımız olumsuz sonuçlar, hepimizi çok üzebilir demek. Daha fazla felaket tellallığı yapmayalım diyeceğim ama tehlike geliyorsa gözümüzü kapatmak ne kadar anlamlı, onu da siz düşünün.

Doğa olayları, “tehlikeli” olabilir ama bu olayların “felaket” olarak adlandırılması, insan eliyle yapılanların zarar görmesinden dolayıdır. Doğada her an, her türlü doğa olayı yaşanır. Hiçbir insan zarar görmez ve doğa kendini onarır. Ama eğer insan eliyle oluşturulmuş bir kent, bir yapı, bir düzenleme var ise, doğa olayı işte o zaman “felakete” dönüşür.

Sakınım Planlaması, işte tam da burada devreye girecektir. Doğa olaylarının olası sonuçlarını tahmin etmeyi, olay öncesindeki durumu sağlamlaştırmayı, olay sırasındaki duruşu tarif etmeyi ve olay sonrasındaki onarma girişimlerini gerçekleştirmeyi öngören topyekün bir planlama faaliyetinin adıdır.

Yani nedir ? Ormanları/zeytinlikleri yakmamak, yapılaşmaya açmamaktır. Tarım alanlarını korumaktır. Dengeyi bozacak atıklarla doğayı kirletmemektir. Kanalizasyonları denize boca etmemektir. Kıyılarda denizin içine kadar giren yapılar yapmamaktır. Kumsalları korumak ve mümkün olduğunca geniş tutmak demektir. Kumsalların sonrasında doğal veya yapay engeller oluşturduktan sonra yapılaşmayı gerçekleştirmek demektir.

Yani nedir ? Doğal çevrenin kaldırabileceği büyüklükte kentsel kullanım oluşturmaktır. Yoksa caddelerde domuzları besler, yakında ayılarla köşe kapmaca oynarsınız. Ama gücünüz, bilginiz ve deneyiminiz olmadığı halde “kurtlarla dans etmeye” kalkarsanız, parçalanıp doğanın şefkatli kollarında yok olup gidersiniz. Aman diyeyim, bu tür oyunlardan da kendinizi ve kentinizi SAKININIZ !

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.