Son günlerde yaşanan depremlerle medyanın gündeminden düşmeyen Bodrum’u deprem değil, asıl bu konuda yapılan asılsız yayın ve paylaşımlar vurdu.
Deprem bir doğal afet ve bizler bununla yaşamayı öğrenmek, kabullenmek zorundayız. Tıpkı, İstanbul’u on dakikada esir alan sel afeti gibi. Tıpkı kış aylarında doğu ve güneydoğu bölgelerinde düşen çığ, kapanan yollar gibi.
İstanbul’da son yağışlarda yaklaşık 200 milyonluk zarar olduğu söyleniyor.
Bodrum’da hissedilme derecesi 7 civarında olduğu söylenen depremin verdiği zarar bunun yanında çok önemsiz kalır. Kırsal alanda az sayıda konutta hasar olmasına karşın hiç can kaybı olmaması ve hatta yaralanmaların büyük bölümünün de panik sonucu oluştuğu düşünülürse, Bodrum bu sınavdan yüzünün akıyla çıkmıştır.
Ancak Bodrum’u her zaman tiraj yükseltecek haber kaynağı olarak gören kimi medya organları, neredeyse felaket tellallığı yaparak, abartılı haberlerle, Bodrum’a depremden daha çok zarar vermişlerdir.
Gümbet’te çürümeye terk edilmiş birkaç teknenin yan yatmış resimlerini Tsunami diye kamuoyuna sunan, savaş muhabiri havasında saatlerce canlı yayın yaparak korku ve paniği artıran ve sonuçta turistlerin kentten ayrılmasına neden olanlar, Bodrum’a en büyük kötülüğü yapmışlardır.
Oysa kamu ve yerel yönetimler iyi organize olabilseler bu felaketi bir fırsata dönüştürmek mümkündü. Ancak basında, turistik tesislerde bırakın yıkılma, en küçük bir çatlak bile olmadığına ilişkin tek bir satır bile yazılmaz iken, Devlet Hastanesi boşaltılıyor şeklinde yapılan asılsız, yalan, masa başı haberlerle adeta Bodrum ekonomisi dinamitlenmiştir.
Tam da deprem zamanına denk gelen bir Rock Festivali rezaleti işin tuzu biberi olmuş, ardından yaşanan eğlence mekanlarına yönelik silahlı saldırı, Bodrum için talihsizliğin ötesinde bir de asayiş sorununu gündeme getirmiştir.
Tüm bu olanlara karşın, acil bir eylem planıyla Bodrum’un depremde en güvenli yerlerden biri olduğunun kanıtı sayılacak argumanlar basın ve kamuoyuyla çok hızlı biçimde paylaşılabilirdi.
Kuşkusuz Bodrum Kaymakamı ve Belediye Başkanı bu konulara ilişkin kimi açıklamalar yapsalar da, vatandaşların dakika başı sosyal medyada paylaştığı “yine sallandık” paylaşımları ne yazık daha etkili oldu.
Özellikle de ulusal medya ajanslarının abartılı yayınları etkili olsa da Bodrum’ da yaşayanlar bu olayda daha sakin ve sağduyulu davranabilirlerdi.
“Ne yapalım, can korkusu!” diyerek geçiştirilecek bir durum olmadığı açık.
Sürekli olarak neredeyse canlı yayın yapıp, yakınlarımızı da telaşa ve kaygıya düşürecek paylaşımlar yapmak yerine, yukarıda belirtmeye çalıştığım biçimde “bu şiddette bir depremden en küçük bir hasar olmadan kurtulduk, bizi merak etmeyin” şeklinde paylaşımlar yapılamaz mıydı?
Bodrum’un özel durumunu, turizmin bu özel kent için ne denli önemli olduğunu bilerek, daha sorumlu davranmak, hepimizin sevdalısı olduğumuz bu kente karşı görevimiz olmalıydı diye düşünüyorum.
Geçtiğimiz sezonu, terör ve bombalama olayları ve ardından darbe girişimi nedeniyle kayıp olarak kapatan Bodrum, biraz toparlanmaya başlayan turizmi bu kez de deprem nedeniyle yitirmiş oldu.
Tüm bu yaşananlar bir yana, gerek Bodrum Belediyesi, gerekse Muğla Büyükşehir Belediyesiyle ilgili hizmete ilişkin eleştirilerin her geçen gün biraz daha arttığı da bir gerçek.
Bir yandan muhalif iki belediyenin iktidarla yaşadığı sıkıntılar var ama daha da önemlisi ve bence acil çözülmesi gereken iki belediye arasında var olan sorunlar.
Başkanlar bunu gizlemeye, CHP yöneticileri üzerini örtmeye çalışsalar da, tüm Bodrum halkı yaşanan bu sorun ve tartışmaların farkındalar.
Siyasi beklentiler ve hırslar bir yana, yetenek ve liyakatin dikkate alınmadığı, egoların çarpıştığı, eski hesapların ortaya döküldüğü, rant kavgalarından söz edildiği günlerden geçiyoruz.
Bu son depremde kentin kendisi çok iyi bir sınav vermiş ancak kentte yaşayanlar ne yazık ki, aynı başarıyı göstermemiş hatta birçoğu sınıfta kalmıştır.
Çevrenin korunması, denizlerin ve kıyılarımızın temiz tutulması, tarihi, kültürel ve özellikle de arkeolojik alanların zarar görmemesi, tarım alanlarının doğru değerlendirilmesi, dere yataklarının ıslahı gibi köklü sorunlarımız var. Ama daha da önemlisi ulaşım, arıtma, çöp ve depolama, içme suyu gibi güncel sorunlar önümüzde dururken, deprem tartışmalarıyla bunları unutturmaya, gözden ırak tutmaya çalışmak da Bodrum’a yapılacak en büyük kötülüktür.
Bodrum da yaşamayı kabullenmiş her yurttaşın, bu kente karşı görev ve sorumlulukları vardır. Bu sorumluluktan kaçmaya da kimsenin hakkı yoktur.
Çünkü hepimiz biliyoruz ki; yeşil doğası, masmavi suları, tarih ve kültür fışkıran doğası, sevgi dolu insanlarıyla Bodrum özeldir. Bodrum’da yaşamak bir ayrıcalıktır. Hepsinden de önemlisi “Başka Bodrum yok.”
AYHAN ONGUN(Gazeteci-Yazar) 01.08.2017/BODRUM