Öncelikle, basın emekçilerimizin hakkını teslim ederek yazımıza başlamak istiyorum. Basın emekçileri, toplumun gözü, kulağı ve sesi olarak görev yaparken türlü zorluklarla mücadele ediyorlar. Gerçekleri halkla buluşturmak adına fedakârca çalışan tüm basın emekçilerinin gününü yürekten kutluyorum. Ancak bu kutlama, sadece bir kahvaltı organizasyonu düzenleyerek değil, aynı zamanda gerçek sorunlara cesurca yaklaşarak anlam kazanır.
Bir ilçe başkanlığı sessizliği: Yaşar Yıldız ve Turgutreis’in beton hançeri
Basın Emekçiler Günü için düzenlenen kahvaltıda, Bodrum AK Parti İlçe Başkanı Yaşar Yıldız’a, Turgutreis’te devam eden Sahil Güvenlik Limanı inşaatı hakkında sorulan soruya verdiği cevap oldukça düşündürücüdür: “Bu soruya ben cevap veremem, bunu İçişleri Bakanlığı verir.” Bu sözler, yalnızca bir açıklamadan ibaret değildir; aynı zamanda bir zihniyetin ve politikanın eksikliğini gözler önüne sermektedir.
Bodrum gibi Türkiye’nin gözbebeği olan bir ilçede yaşayan ve bu ilçenin sorunlarına en yakın isimlerden biri olması gereken ilçe başkanı, böylesine kritik bir konuda ne bir yorum yapabiliyor ne de bir görüş bildirebiliyor. Halbuki, Bodrum İlçe Başkanlığı makamı, Bodrum’un sorunlarını tespit eden, çözüm önerileri üreten ve bu çözümleri yukarılara taşıyan bir duruş sergilemelidir. Turgutreis’in kalbine saplanan beton hançeri görmezden gelen bir ilçe başkanlığı, Bodrum’un sorunlarına duyarsız kalmakla kalmayıp, biat kültürünün bir yansıması olarak halkın ihtiyaçlarını görmezden gelmektedir.
Turgutreis’teki Sahil Güvenlik Limanı inşaatı, yalnızca bir yapı değildir; aynı zamanda Bodrum’un ekosistemine, plajlarına ve doğal yapısına vurulmuş bir darbedir. Denizimizi, kıyılarımızı ve doğal zenginliklerimizi betonlaştıran bu projeler, halkın yaşam alanlarını yok etmekte ve geri dönüşü olmayan çevresel sorunlara yol açmaktadır. İlçe başkanlığının bu sorunu görmezden gelmesi, Bodrum’un geleceğine ve halkına ihanet anlamına gelmektedir.
Sağlıkta da sessizlik: Yaşar Yıldız’ın başka bir cevapsız sorusu
Yaşar Yıldız’ın benzer bir tutumu, Bodrum’da aile hekimlerinin haklı direnişiyle ilgili bir soruya verdiği cevapta da görülmektedir. Aile hekimlerinin ve sağlık emekçilerinin talepleri karşısında “Bu bizi aşar” yaklaşımını benimseyen bir ilçe başkanlığı, halkın sağlık sorunlarına çözüm üretmek yerine, sorunların parçası haline gelmektedir. Sağlık Bakanlığı’nın otoriter yönetmeliklerle sağlık çalışanlarını sindirme çabalarına karşı direnen emekçilerin yanında olmak yerine, sessiz kalmayı tercih eden bir anlayış, halk sağlığını ve çalışanların haklarını hiçe saymaktadır.
Bir ilçe başkanının, ilçesindeki en önemli sorunları çözmek yerine, “emir-komuta zincirinin bir parçası” olarak hareket etmesi, Türkiye’nin derin politik problemlerinden biridir. Yerel sorunlara çözüm üretmekle yükümlü bir makamın, yukarıdan gelen talimatlara bağımlı hale gelmesi, yalnızca halkın sorunlarını çözümsüz bırakmakla kalmaz, aynı zamanda demokrasinin işleyişine de zarar verir.
Bodrum’un sorunlarına sahip çıkmak bir görevdir
Bodrum’un denizine, doğasına ve halkına sahip çıkmak, yalnızca Bodrumluların değil, bu ilçede görev yapan herkesin görevidir. Yaşar Yıldız’ın, Bodrum’un sorunları karşısında sergilediği sessizlik, bir ilçe başkanına yakışmayan bir tutumdur. Basın emekçilerini kutlamanın ötesine geçerek, gerçek sorunlara çözüm üretmek, halkın yanında durmak ve Bodrum’un doğasına sahip çıkmak gereklidir.
Bugün basın emekçileri gününde, Bodrum’un sorunlarına duyarsız kalanları bir kez daha düşünmeye davet ediyorum. Basın emekçileri, halkın gerçekleri öğrenmesini sağlarken, bizler de Bodrum’un hak ettiği yönetimi ve çevresel duyarlılığı savunmaya devam edeceğiz.