arena haber arena bodrum haber arena bodrum gazetesi bodrum haber bodrum haberleri bodrum gazeteleri bodrum yerel haber bodrum güncel haber bodrum gündemi bodrum haber siteleri bodrum kent haberleri bodrum sağlık bodrum eğitim bodrum asayiş bodrumspor bodrum güncel bodrum yerel gazeteleri bodrum belediyesi bodrum kaymakamlık bodrum devlet hastanesi bodrum kültür sanat haberleri bodrum ekonomi bodrum turizm bodrum gazeteleri bodrum haberleri bodrum spor haberleri bodrum siyaset
Bodrum Adana Adıyaman Afyon Ağrı Aksaray Amasya Ankara Antalya Ardahan Artvin Aydın Balıkesir Bartın Batman Bayburt Bilecik Bingöl Bitlis Bolu Burdur Bursa Çanakkale Çankırı Çorum Denizli Diyarbakır Düzce Edirne Elazığ Erzincan Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun Gümüşhane Hakkari Hatay Iğdır Isparta İstanbul İzmir K.Maraş Karabük Karaman Kars Kastamonu Kayseri Kırıkkale Kırklareli Kırşehir Kilis Kocaeli Konya Kütahya Malatya Manisa Mardin Mersin Muğla Muş Nevşehir Niğde Ordu Osmaniye Rize Sakarya Samsun Siirt Sinop Sivas Şanlıurfa Şırnak Tekirdağ Tokat Trabzon Tunceli Uşak Van Yalova Yozgat Zonguldak

Arena Bodrum Haber

Bodrum'un Güncel, İlkeli ve Güvenilir Haber Sitesi...

Altın Krallığın Masalı…

2 Mart 2025 14:39
A+
A-

Zalimcan bana 26 Şubat’ın “Dünya Masal Günü” olduğunu söyleyince “şimdi nereden çıktı bu” dedim elbette. Ama anlattığı masalı dinleyince çok enteresan geldi. Madem 26 Şubat Dünya Masal Günüydü, ben de Zalimcan’ın bana anlattığı masalı paylaşayım sizinle.

Evvel zaman içinde kalbur saman içinde, develer top oynarken, eski hamam içinde. Horozlar tellal iken, pireler hamal iken, ben anamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken, anam düştü beşikten, babam düştü eşikten. Biri kaptı maşayı, dolandım dört köşeyi. Orda ne var dediler, bir köy kurmuş keçiler, kurt köye muhtar olmuş, elini verenin kolunu da almış, diken verenin gülünü almış, damla verenin selini almış, kovan kovan balını almış. Bir kurtmuş ki sormayın. Talkım vermiş ele, salkımı almış ele, ilk lokmayı aşırmış, ikincisinde çomar karşısına dikilmiş, kapanmış mı kapılar. Kapıyı bırakıp sapı yutmuş, balı bırakmış hapı yutmuş.

Bir zamanlar, uzak bir diyarda, “Altın Krallık” adında bir ülke varmış. Bu ülke, yemyeşil ormanları, berrak nehirleri ve gökyüzünde parlayan yıldızlarıyla ünlüymüş. Altın Krallık’ın kralı da, adeta halkına paralar yağdıran bir adammış. Her hafta, kasaba meydanına büyük bir altın torba koyar, halkını çağırarak her birine bir avuç altın verir ve şöyle dermiş; “Alın, siz benim en değerli hazinemsiniz. Her biriniz zengin olsun, keyif içinde yaşasın”.

Halk da mutlu olur, krallarına teşekkür eder, altınlarını neşeyle alırmış. Kral, her zaman bu şekilde halkını memnun etmeye çalışırmış. Ama bir sorun varmış. Kral, ülkesini yönetmekte pek başarılı değilmiş. Ülkede sular bir akar, bir akmazmış. Yollar bozuk, okullar yetersizmiş. Ülkenin bazı köylerinde bazı insanlar aç kalıyor, sonra da buralarda huzursuzluk başlıyormuş. Ama kral bunları hiç umursamaz, halkına sadece altın dağıtmakla meşgul olurmuş.

Bir gün, bir başka ülkeden bir grup bilge insan, kralın sarayına gelmiş ve ona şöyle demişler; “Ey Kral, halkını çok seviyorsun, ama altın dağıtmak, onlara gerçek refahı sağlamaz. Ülkenin düzeni bozuluyor, işler yolunda gitmiyor. İnsanlar sadece parayla doymuyorlar. Onları eğitmek, sağlıklarını korumak, yiyeceklerini sağlamak ve mutluluğunu artırmak için doğru yönetim gerekir.”

Kral bu uyarıları duysa da, altın dağıtmaktan başka bir şey düşünmezmiş. O kadar çok altın dağıtmış ki, bazı köyler altınlarla dolup taşmış, ama insanları yine mutsuzmuş. Çünkü yolları bozuk olduğu için zamanla tüccarlar pazara gelemez olmuş. Bir başka gün, köylüler ürünlerini hasat etmez olmuş, çünkü nasılsa krallarının onlara altın vereceğini düşünüp çalışmıyorlarmış.

Bir sabah, halk büyük bir üzüntüyle krala başvurmuş; “Majesteleri, bize sürekli altın veriyorsunuz ama yollarımız bozuldu, topraklarımız verimsizleşti, okullarımız pislikten geçilmiyor, sularımız akmıyor, çocuklarımızın oynayacağı parklar kalmadı. Kimimiz zenginlik içinde yaşarken, kimimiz sokaklarda akan kanalizasyondan zehirlenip hasta oluyoruz, hastaneler bile yetmiyor. Bize para yerine gerçek yardım gerekiyor” demişler.

Kral, halkının üzüntüsünü görünce onlara para dışında hiçbir şey veremediğini fark etmiş. Zaten bir süre sonra da hazinesinin altınları tükenmiş, kasalar boşalmış. Kralın altın dağıtma arzusunun sonu, ülkenin fakirleşmesine ve halkın giderek daha mutsuz olmasına neden olmuş.

Bir gün, eski sarayın önündeki meydanda halk toplanmış ve kararlarını vermişler; “Artık yalnızca altınla geçinemeyiz. Bizim de hak ettiğimiz bir ülke yönetimi, düzen ve gerçek zenginlik olmalı”. Kral, halkının gözlerinde bu acıyı ve hüsranı görünce derin bir pişmanlık duymuş ama halkın yeni bir kral seçmesine engel olamamış. Kendisi de yalnız bir yaşam sürmeye başlamış. Ne altınları kalmış, ne de halkı.

Ve o günden sonra, Altın Krallık’ta herkes bilirmiş ki; gerçek zenginlik, sadece parayla değil, akıl ve doğru yönetimle gelir. Aksi takdirde, ne kadar altın da olsa, halkın huzuru kaybolur ve zenginlik sonunda tükenir.

Masal burada bitmiş. Altın Krallığın halkı ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine. Kral mı ? Bilmem..

Yazarın Diğer Yazıları
Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yukarıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.